Telaşlı Toprak
çeşmenin başı
hayır orada değilim biraz ileride yüzü kurumuş telaşlı toprak su sesi değil kuyusundayım laciverdin bize dönüştüler şekiller artık anlatmıyor anlamıyorum hiç bir şey sürekli içini tekrarlayan ağır basamaklı telaffuz bir sis mi hayır bilmem gözleri açılınca yalın ayak yol üzerinde ilk insan çağrışımı aşk iki yüzlü ve sıcak pes titreşimler devam ediyor yarın uzun bir geçmişten geldim diyecek sana benzeyen ağaç ağacın ara belası tüm keskin ışıkların yanarak tam olduğu bir son söz söylemeni istiyorum hafızamı kurcalayıp dönmeliyim lakin çabuk unutuyorum kalabalık sesler ne nedir bu akışkan zaman zinciri ellerime değdikçe üşüdüğüm ağlasam niye ağlıyorsun diyecekler bu sonsuz saçmalığın efendisi değil miyim alaka tur bindirince hissedecekler. |