AŞK GÖKYÜZÜNE DÜŞTÜ
AŞK GÖKYÜZÜNE DÜŞTÜ
Göz kapaklarımın ucunda bir damla yaş sarı çiçekler kırlarda papatyalar gümüş tozu renginde narin başları bir yelin önüne kapılmış Mayıs yağmuru yemiş toprak cümbüşe benzer kara sinekler şaşkın sınırsız ve ve cılız bu kara sürülerden elini siper edip kovaladılar Patika bir yolda ayaklara takılan polenler tarlaların arasında oynaşan böcekler çilek toplayan kadınlar elma şekeri tadında ağızlarını atıyorlardı çilekleri şalvarlarını sürüp tozunu yıkamadan Uçsuz bucaksız bir mavi yutuyordu güneşi altın tozlarına bulanmış gökyüzü yıldırım çabukluğunda yuvarlanarak gidiyordu durmaksızın bir çocuk bağırıyordu an başlarından Bir bakış yeterdi işte hüzünlenmek için tepenin kenarında özlem dolu dağ lalesi çıngırak gibi aksi seda karşı ki boş evden yuvarlanıp geliyordu çocuğun sesi Ve.. ben çocukluğumdaki gibi şaşkın boş gözlerle bakıyorum uçsuz bucaksız kuytu bir ovada dağları siper etmiş tunçtan bir abide yeşil yine yeşil havlu ucunda bir tentene Düşünürken bunları penceremin önündeki saksılara bakıyorum çiçekleri seviyorum esiyor çocuk yanaklı hafif bir esin Ah! sabah düşen yelin ucunda bir demet aşk örneği gülümsüyor Kuşların kanatlarında mutluluk uçuyor uçup uçup kaçıyor göğün kanatları altına mavi çatılı bir ev sarıyor merhametli sevgisini kutsuyor yerin göğün altında ne varsa Bulutlu tepelerden ne güzel görünüyor gururlu bir aşk gibi mağrur dayanıyor omzuma zamanın maviliği içimde kent kent sevdalar ne tatlı Ve.. ne güzel Omuz omuza vermiş iki oğlan kardeş dikilmiş zamanın karşısında muhabbetin dibinde unutmuşlar kendilerini ne tatlı ne güzel onlar benim çocuklarım onlar benim canım canparelerim... Nurten Ak Aygen 17.05.2015 |
Çoğu zaman telofondan katıldığım için! cevaplarım gecikiyor..
Hepinize..
Saygı ve selamlıyorum..
hayırlı akşamlar..