Kara Bela
ben o kıyıya yaklaşıp söz verdim
şimdi siz o dağları yükleyip yokluğa gidin ve bu kara çalının kuyusundaki ipe sarmaş dolaş güneş çubukları uzatan mor gülümsemeler doldurun kalbime külü savruldu duyan olmadı kara bela yüzü dudaklarıyla koyu bir nehir ve taşlarını seven köpükler yalvardı suya ağlayan balıkları üzmesin kimse söylesin kıyısı toprağa çalan hatıralar hatırlatacak size kaybolan izlerimizi ve o dışarıda oynayan göğsü kanlı kelebekler bir çiçeği hızlıca deren önsöz dese ki ruhum ruhunda temizlendi gördüm bir ağacın dallarını dokunurken uzayan ırmağa sonunu biliyormuş gibi her şeyin söz verdi yaprağıma yarın yarına dargınlık yok kendi içini kanattı ve her sabah yeniden uyandı göğe dirilen yüzüm masal mı yoksa yalan mı söylüyordum yoksa içim içinde yırtılırken teselli bulduğum eski bir mezarı mı uyandırıyordum koynunda ilhakı son çağın ilk aşkı öyle mi olur bilmiyorum tutulsa yaz sıcak sıcak kaynatıp dursa ağzımdan çıkan sözleri buhar olup sevmez miydim ağlayan bulutları. |