28 - Kırk Yıl Sonra / Pişmanlıkher ağşam ya da fırsantını buldukçana ırafıklarınan bu m(uh)abbet ediyoz ırafıklar da kim biliyon mu? yediğimiz işdiğimiz ayrı getmeyen en gücükleriyin ya; şargadanın da en önde gedeni benidim hızmat benim boynumun borcu evelallah her daim şişeler hazır onnar evli-barklı olunşa da.. bizim ev dayima müsayıt.. emirlerine amade yediğimiz işdiğimiz ayrı getmeyo “haso, hüso, muso”ırafıkarın yannında an! gerisi tamam.. dedim “-böyle böyle” “deme len” dediler.. “vallaha mı”dediler dedim valla.. “valla da billa da mı?” dediler.. Sarıoğlunun garısının adını çıkardım … emme yalanıdı valla talla yalan, kelp ola(yı)n yalan böğün dünne yarın ahiret yalan emme ok yaydan çıkdı bi kere.. emme netçen.. o ğün, o an şeytan dürtdü! İşde! onnar sordukçana ben bire bin taha gattım vallahi emme dedemin yüzü güledüşdü ee nassı geri dura(yı)n nası(l) “yalanıdı” deyen hinci oyusa zavallı Yeter Gelinin hiş mi hiş güna(hı) yoğudu dinime imanıma çok gabadayı da bi gelinidi melek desen de meleğidi, belki emme oldu bi kere.. ok yaydan çıktı bi kere dirliği bozulmuş zavallının “afıyon işmiş” deyvidiler, kendini int(ih)ar etmiş duyunça barabar betim benzim attı Hüso’nun küheylana atladım savıştım öteyüze köye gelemedin on-onbeş gün belki daha fazla hiş bi yerde de eğleşemedim dağda daşda döndüm-dolandım durdum bizim muk(u)at dilinde her köyün.. her köylünün ağzında sakız deği(l), “ifrit” olmuşuyun her köyde En nefret eyyiği gişi olmuşuyun her köylünün.. vizdan azabından böyük cehendem var mı.. i(n)san cehendemin dibinde yaşar mı ömür boyu bu ezabınan yaşanır mı dedim ya zorun zoru vesselam can duşmanımısa da bu ezabı kimseye yaşatmasın Alla(hı)m Ismayıl.. sana hu gadarını deyen ki köyün çocukları bile görse yüzümdeki nursuzluktan gorkar gaçardı donuz görmüş gibi, yanılıp yenilip de çeşmeden mallarını sulayosa malları goyvurup daa gaçamadıysa salıvıdıklarını çok gördüm get nalet ossun.. taha dünnedeykene yandım cehendemin dibinde Ismayıııll! nalet olaydı dedemin sarı lirası olmaya gedeydi üş beş davarı dedem de çok geşmedi, gahrından öldü zati ölmedi de gurtuldu, getdi ya ben.. gurtulamadım cehendemden hep ne derin biliyon mu gardaşım, sen köyde olsaydın, bunnar başıma ğelmezdin.. getdin de ne oldu göğe değdimi başın.. hankı derde merhem oldun hankı dala gül gondurdun biliyorun kuu sen de ömrünü heba ettin sankı bi(r) sevaba mı girdin a gepberif.. köylük yerde dünneye gelen ne dad alır şe(hi)erden kendini harcadın beni de ataşlara atdın Ismayıııll.. gardaşııımm”…” ** yeğen ile karanlıkta onlara giderken düşledim “köyde kalsaydım, haso, hüso, muso.. hızmata amade idi iso” … “başıma ne çorap örerlerdi kimbilir” dedim.. şükrettim.. şükür. şikayet etmekten vaz geçtim o dakika.. meğer şükredecek ne çok şeyimiz varmış.. bu güne kadar aklımıza bile gelmeyen bin türlü beladan yırtmışız da..haberimiz olmamış.. kahrettiklerimin hepsinden tövbe ettim.. başıma ne dertler açabilirmişim. Mustafa abeyin asıl derdi “çömez”i babam yollamasaymış.. çömezlik başımdan gitmezdi.. o cehendemi bana yaşatırlardı.. Ismail Kardeşim.. geç bunu bir kere Fotoğraf için Sn Zeki Akakça’ya teşekkürler. Eren Dede Belgeselinden |