Nefs-i Suret
Yüreğini ikna edebilecek kadar cesaretin varsa
Bir an olsun ayrılmadım Ayrılamadığım dediğin Perdesi olmayan pencerenden bak Kapındayım. .... Bekliyorum seni. Eylül’ü soluyan kadınım Gelirken Topuklarına değen kırmızı elbiseni Beyaz ceketini Ellerinin arasında sıkıca tuttuğun Eylül kokulu çiçeklerini al da gel Her zamanki gibi yavaş yavaş in merdivenleri de Yürüyüşünün asaletini seyredeyim ..... Özledim Gözlerine tutuklu yüreğime gelişin Aynı yöne akan su gibi olsun Ki! Yeniden aşık olayım Yeniden öpeyim yüreğini Eski günlerde olduğu gibi Sessizce sohbet edeyim gözlerinle Seni bu sokakta Bu evin kapısından çıkarken görmeyeli Ne uzun zaman geçmiş Farkında olmadan sensiz Ne çok zamanı uğurlamıştım geceden sabaha Yüreğini Seviyorum derken Titreyen dudaklarını Bir de gözlerini... Özledim kadınım senin kadar özledim.. Her gün Her gece aynı saatlerde Yüreğim bu sokaklardan Bir tek senden haber getiriyordu. Bu gecede lambası yanmadı yine Sabaha kadar pencereden Aynı kör noktaya bakıp durdu Yüzü yerden kaldırmadan Haftada bir pazara çıkıyor Aldıklarını kimse görmesin diye Eskiden olduğu gibi Siyah poşetlere koyduruyor Hiç değişmemişsin Değişmemişsin düş yorgunum değişmemişsin Oysa ki? Ne çok şey değişmiş buralarda Ne çok yabancı yüzler yerleşmiş Sokağımın başına. Tenin gibi İçime çekerken Hasret kaldığım Toprağımın kokusu bile değişmiş. Bakıyorum da çatıya konan Kuşlar, o kuşlar bile Özgürlüğe uçmayı Özgürce uçmayı unutmuş. Dedim ya Benden sonra ne çok şey değişmiş... Ne çok şey yer değiştirmiş... Kapım diyorum kapım eskiden maviydi O bile değişmiş. Alnına yerleşen çizgiler Gözlerinde ki o çocuksu sevinçler bile Eylülün hüznünü giyinmiş Ne çok şey değişmiş. Eskiden ne çok severdim ellerini Ellerim diyorum ellerim Ellerini tutmayalı ne çok zaman geçmiş... Baktığımda kendimi kaybettiğim Bulmaktan korktuğum En çok gözlerine bakmayı severdim severdin. Yüreğimin sahibi Senin nefes aldığın Benim yokluğuna boğulduğum İsmini duvarlara kazıdığım Bu şehre uzaktan bakmak ne demek bilir misin ? Bilir misin gecenin karanlığında Kendi kendinle konuşmayı Yattığım ranzamdan duvarda Sessiz sinema seyreder gibi gözlerini seyrettiğimi Sol yanımda ellerinin sıcaklığıyla uykuya daldığımı. Dedim yaa Her şeye alışmıştım Her şeyine alışmıştım da Şu olur olmaz Zamansız gidişin yok muydu? Yüreğim ölüm yatağı gibi sessiz ve karanlık oluyordu Bir tek ona alışamamıştım.. Bizsiz geçen zamanın çetelesini tutuyorduk ya Takvim yapraklarında Her güne biz çizik atıyorduk ya Her acıyı içimizde yaşarken Mutluluğu gözlerimize resmediyorduk ya Gel bu gece Nefs-i Suret yapalım Nelere ağlamışız Nelere gülmüşüz Görelim bakalım Hayatımızın filmi bittiğinde Dudaklarını ikna et cesaretini toparla Bir öp Seni özleyen yüreğimden Geçsin sızılarım... . . . Ahh be kadınımm Neden söylemedin Neden fısıldamadın gözlerime Giderken cam kırıklarını doldurduğunu gece olunca anladım Nereye dönsem batıyordu.... |