Ölüm Uykusu
Hiç aklımıza gelmez
neden başka başka hayatların esiri olmuş bedenlerimize söz geçiremiyor neden kendimize ait hayatı seçemiyoruz geride bıraktıklarımızla her günü bir renge boyuyoruz rengarenk bir hayatta arsız duygularımızın gözü yaşlı ayazda kalmış düşüncelerimiz firarda iken kelamımıza sus diyemiyoruz. geceye mavi giydirmeye alıştık mı? yoksa alıştırıldık mı ne? lunaparkta ki dönme dolaplara binen bayram çocukları gibi kahkahalar atarak dünden kalma keyifsiz akşamlara misafir oluruz gecenin karanlığında yarının bilinmezliği üstümüze sinmiş... biz hala dünü sorguluyoruz. oysa ki Yaradanla kul’un arasında değil miydi? kıldan ince bir çizgide varla yok arasında duran hayat kim söz geçirebilmişti kendine kim söz geçirebilmişti nefsine... her sabah uyandığımızda niyazsız bir hayat tekrardan başka neydi. neydi kendimizi sorgulamaktan korktuğumuz her şey birer birer üstümüze sinerken gülerek dalga geçtik her gece ölüm uykusuna yattığımızda ne dilimize sus payı çıktı ne de gözümüze arpacık her gece ölüyoruz pamuk tarlalarında ben bu gecede öleceğim kendimden habersizce... |