Eskimeyen Masal
Ben gitsin diye yalvarıyorum
sen gelsin diye yalvarıyorsun .....yalnızlığa iki ayrı bedende kendimizden geçiyoruz susarak ateş odalarında sonrası olmuyor ayrılığın secdeye yüz sürdüğünde dua niyetine ismin düşüyor ve gidişlerim oluyorsun geceden sabaha vardım mı ? ne mümkün. isimsiz şehirlerin nerede olduğu neresi olduğu adının ne olduğunun ne önemi var ki! hep bana uzaktı sen gibi gidemediğim gidip de kendime dönemediğim... beni kendine çeken patikaları eskimiş penceresi olamayan çatısı akan sıradan bir evde yaşayan bir çocuk köşe başında bekliyor elleri gibi üşümüş sesiyle fısıldıyor rüzgarın kulağına kimseler yok şimdi tam sırası öp alnımdan söz yıkamayacağım sen gelene kadar dudaklarının izi kalsın kokun kalsın nefesin kalsın gözlerimi kapattım şimdi bir daha öp içime çekeyim ayrılık kokmasın özlem kokmasın terin koksun birazda aşk koksun ki! bul beni. sevda çıkmazında o kadar çok kayboldum ki bu son kayboluşum kadar derin kaybolmadım hiç. içimde yavaş yavaş silinmeye başladı anılar,hatıralar yaşananlar. çaresizce sensizliğe uyandığım her sabah dünü bu gün bu günü yarın silecek biliyorum korkuyorum ve! bir başına kalıyor kayboluyorum ellerim saçlarım ıslak ıslak korkmak kaybolmak seni kaybetmek miydi seni sevmenin suç olduğu bu isimsiz şehirde. her gece o rüzgar fısıldıyor masum bir kız çocuğun eskimeyen masalını... |
unutulmayan izleri dile gelmiş mısralarınızda Mesut üstadım.
En derin ve iyileşmeyen yaralar ,en sevdiğimiz insanların açtığı yaralar maalesef.
KUTLARIM ÜSTADIM.. Kelimeleri seçme tarzınız, şiiirin bütünden kopmaması ayrı bir ustalık inanın. Selam ve sevgilerimle.