ŞİİRLER MASUM
Şiirlere sitem etme sevgilim…
Şiirler masum! Bizim kadar masum, bizim kadar günahkar! Sitem taşlarını, biz kendimize vuralım! Giyelim o nedamet hırkasını! Özürse özür, afsa af… Pişmanlığın otağına bağdaş kuralım. Çarmıha gerelim bencilliğimizi… Kendi çamurumuzla tanışalım! Öfkeyle sıkılan yumruk gibi, en gür sesimizle haykıralım! Biz aşk için ne yaptık? Yada biz aşk için ne yapmadık diye, kendimize soralım. Şiirler masum! Kerbelada Hüseyin kadar masum! Eyyüb’ün sabrı gibi sabırlı… Ferhatın külüngü gibi sağlam değilmiş sevdamız! Yıkıldı kurduğumuz o fildişi kuleler… Kırıldı kanadı anka kuşunun. Bir daha uçamaz! Yüzümü yere döküp, kapına gelsem… Hiçbir çilingir, artık o kapıları açamaz. Hiç kimse senin gibi; Acıta acıta sevdiremezdi kendini! Ve hiç kimse benim gibi; Kanaya kanaya sevemezdi seni… Bu öküzün boynuzundaki yalan dünyada; Bir dikili ağacım olmasada… Şiir satar yine bakardım sana. Avuşlarımı yakmak pahasına, helalinden ekmek getirirdim. Çiğnetmezdim gölgemizi; Kurda kuşa, yabana… Şiirler masum! Uçurumdan düşerken atılan bir çığlık kadar masum! İşte yazıyorum; Şiir şahit olsun! Gök kubbe şahit olsun! Tuza, ekmeğe, suya and olsunki! Omuzlarımı kanatır, yükünü taşırdım. Gökte yıldızlar üşüsün, ben seni nefesimle ısıtırdım. Korku dağlara çekilsin! Ben senin için; Dabbe’tül arz’la, Deccal’le savaşırdım. Bırakaydın Kızılırmak gibi döne döne hep sana akaydım! Ömür denen bu yalana, kendi kanımla senin adını yazaydım. Ol de; Olaydım! Öl de; Öleydim! Kendi mezarımı kendim kazaydım. Sen yanımda olaydında… Ben, aşk yolunda kırılaydım. (sultanete of oman 2011) |