EN GÜZEL ÖLÜM
----“bu günah çukuru dünyada, suç olsa da intihar!
-----onca suçlunun yanında, bir bebek kadar masumdular…” Her gece uykusuz, her sabah mutsuz… Bu deprem ülkesinde, üst üste geldi acılar. İçlerindeki yıkımı ölçmeye, rihter ölçekleri yetersiz kaldı. Bir öldü, bin geldi mutsuzluk! Caddeler sokaklar üstlerine devrildi! Çok katlı binalarda çoğalırken mutsuzlukları… Ölüm kanlarına girdi. Masal kuşları güzel haber getirmedi onlara, ne dünden ne yarından. Kime el uzattılarsa, bir vebalıdan kaçar gibi kaçtılar. Simsiyah dökülürken gözyaşları… Onları mutlu sandılar. Düşene tekme atar gibi, birde hayat vurdu onlara! Onlar ki; Kara sevda derlerdi aşka… Bir sevdaları olurdu ki anlatılmaz Aşkı çivi yazısı gibi, yüreklerine yazarlardı! Şiirler kotarırlarken sevgiliye… Ferhat,ın gürzü ile dağları yıkarlardı. Onlar ki… Parçalanmış bir düğün fotoğrafı, parmaktan çıkan alyanstılar. Biten aşkın ardından, ömürlerinden ömür bitirdiler. Kınından çekilen kılıç gibi değil... Duvardan sökülen çivi gibi söküldüler. Gövdesinden kırılan ulu ağaçlar misali… Dal budak, çiçek yaprak, boylu boyunca düştüler. Ayrılık, bir bıçak gibi saplandı yüreklerine… Kuru dallar gibi kırıldı, çıt kırıldım yürekleri Bir anda eşiğine geldiler, intihar denen o dipsiz kuyunun! Bir gece koptular hayattan, duyan olmadı! Güvercinler gibi kapanırken gözleri; Yaşamak zorlaştı... Ölüm kolaylaştı. Şakağa dayanmış bir namlu, işini kusursuzca yaptı! Perdesi kapandı, bu kanlı oyunun… Gazete sayfalarıyla örtüldü acıları! Geride; Gözü yaşlı üş beş dost... Yarım kalmış birkaç şiir kaldı! Ve bir Şair; O günün sayfasına… “En güzel ölüm; Kana-kana, kanaya-kanaya yaşamaktır!” Yazdı. |