2 - Kırk Yıl Sonra / Mahkum“-aaah ulan ahhh! anasını sattımın, ne günah işledik bilmem ki feleği baya, gücendirmişiyim’ belli değilse; … benimle ne alıp-veremediği vardı ki? fırlatıp atmış bizi gurbet ellere yedi kardeş her birimizi bir yerlere, harabolmuş evyerimiz kayıp olmuş esamemiz kasapların önünden geçemezdim, kendimi ayağından asılmış kurban koyun gibi hissederdim ne farkım vardı ki.. kimsesiz, çaresiizz.. ben hep köydeydim de; gelemedikçe gelemedim.. hep izinde gelmeyi düşlerdim de! o gün geldimiydi ayağım gitmezdi.. yolumuz düşse nere geliriz, gerçi hangi kapıyı çalsak, olur buyur edenimiz ammaaa, ila ki birbirimiz… ayağımızdan zincirlenmişiz sanki oralara mahkum gibiyiz kendi kendimize; gurbete.. kadere.. mahkumm.. ne düğün, ne bayram bilmişiz ne de hiç değilse anamızın babamızın son nefesinde yetişip de bir damla su vermişiz” “-nasip değilise yapcak bişiy yok epap” “-nasip dayıoğlu” “-orası öyle de bu güne kadar selam alıp vermemişiz bizim diyebileceğimiz hiç kimseye. “kardeşim”, “yeğenim”, “akrabam” diyememişiz..” ……..?? “-oysa; hep sıkıntısını çekmişiyiz yıllarca uykumuz kaçmış gece yarılarında ……. “acaba nasıllar” “açlar mı”…, “açıklar mı…”, hastalar mı…, sobalarını yakan oluyor mu öyle ya! şimdi biz evlat mıyız?” başlarında bi iş mi var acaba diye… içimizi yakmış yıllar boyunca yollar boyunca “sizlere ömür” duyma, kaygıları oooooooof of, şimdi neye yaradı… hıhnm” kimimiz kaldı acaba Arıyorum yufka yeşil soğanı İstanbul’da hiç yok, arı kovanı Pınarın başında fasıl özledim Hemi de bilseniz nasıl özledim Olsaydım toprağın taşın çocuğu Kalsaydım çileli yaşın çocuğu Yıldız saya saya uyusam damda Tonlarca hüzün var beton odamda ... teşekkürler CELİL ÇINKIR fotoğraf Özcan Altınay "Köy Ağacında Serçeler" . |
Tonlarca hüzün var beton odamda"
Nejdet Baş