YA LEYLİ
aynı çölün rüzgarıyız!
aynı yangının külü… çorak topraklardan vaha yaratmaya çalışan iki umutsuz hayal taciri ateşe yaklaştıkça yanan... iki sevdalı ateş böceği. bir kum saatine hapsolmuş, iki kum tanesiyiz! aramızda, kıldan ince kılıçtan keskin bir yol bir yolki... bu yolda saf tutmuş, Sfenksler Şahmaranlar kavuşmayalım diye... pusuya yatmış Akrepler, Çiyanlar. yıldızlar gök yüzünde raks ederken ya leyli… uyansın kara sevda bin yıllık uykusundan ay ışığı gizlesin seni… siyah saçların dökülsün omuzlarından en koyu sürmeyi çek gözüne! açılsın teninin tül peçesi… gölgelere karışsın esmerliğin aralansın çadırının perdesi! çıkar beni Yusuf kuyusundan bitsin sensizliğin müebbeti... sen duy sesimi… senden gayrı kimseler duymasın bir sen sev… senden gayrı kimse sevmesin. korkma... kır yüreğinin paslı kilidini bir yağsan... ahh... bir yağsan, yağmur misali… biliyorum sel olup taşacaksın gölgen uzansa gölgemin üstüne… o çılgın nehirler gibi... bendini yıkacaksın. kırılsın fal taşları, ya leyli… bütün kötülükler arınsın Nil’in sularında… firavunlar sevdamızı kabullensin çıngıraklı ayrılığın dişi sökülsün hadi gel, ısıt buzul düşlerimi… aşka inanmayan taş kesilsin. farzet’ki... bir biz varız bu ıssız çölde ya leyli… bu kervanı haramiler yağmalamasın! solmasın sevdamız, Safran çiçeği gibi... çatlamış dudaklarımda yanmasın gülüşüm bir yel essin senden, bir yel… vahaya dönsün... bu kavrulmuş, döşüm. (sultanete of oman- 2010) |
yeni bir sayfadayım
iyi ki gelmişim