5
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1375
Okunma
Ey ömrümün nicesi, karlı kışın gecesi
Sen yılların ardından hiç hasretler dürdün mü?
Ateş-i alevinde şiirimin hecesi
Kırık, dökük şarkıya vuslatları sordun mu?
Karlı dağın başında taşlara vurup başın
Şu yalancı dünyada akarken gözden yaşın
Taş duvara bakarken soldukça pembe düşün
Fırtına , kar, boranda mutluluğa vardın mı?
Bir damla düş beklerken bülbüllerden, güllerden
Dikene kul olursun kayıp gidince elden
Yazgısına yüz sürüp çalınca kader telden
Tatlı tatlı hülyalar düşünüp de kurdun mu?
Yıllardır ay toplarken kar çiçekli dağlardan
Solgun bir gül ararsın şimdi hazan bağlardan
Pamuk ipliği sanıp çelik örgü ağlardan
Bir avuç mavi için bin bir acı derdin mi?
Yazan yazmış bilinmez elden gelir ne çare
Nazlı nazlı salınırken kalırsın hep biçare
Derdine dert eklerken yıllar hep pare pare
İnzivaya diz çöküp kahırlara kardın mı?
Sene üç yüz altmış beş günlere ahir sürüp
Dört mevsim yirmi dört ay arafa kahır sürüp
Geceye, gün ekleyip her seher bahar sürüp
El açıp dualara özlemleri sardın mı?
Yalancı baharlarda yürürken peşin sıra
Şu üç günlük dünyada düştükçe dardan dara
Mazideki yıllara sabırlar kura kura
Sevgilere ok olup hedefinden vurdun mu?
Yüksel Beyocaktan