Kar
çöküp kalır bilinmezliğin beyaz coşkusu
biz onu suyun değişkenliği ile anıyoruz kristal çiçeklerinden oyulmuş narin bir duygu sarılsan geçmez ağlasan geçmez temiz örtü saydam gün ilk işittiğimde kokun bir heyecan telaffuzunun kendiliğinden sızmasıydı pencereden ve üşümesin diye güvercinlerin kalbi esintilerini azarlardım göğünde derinine dalardım derelerin yaz dalgınlıklarının konuşkan çocuğu hatırladıkça şimdi kıyılarında bir sessizlik ellerim kında çoğalırdı kar sızısı yalnızlığın pembe ağzında dağlar üşür ben üşümem üşürse dağlar üşür ben düşünmem diyen inatçı tekerlemelerin tanrısı kararan yüzünü takındığında rüyaların ikiz kuyusunda bir akışkanlık ilerledikçe o mavi uykuya beyaz kanatlı melekler örterdi göğsümüzü ve şimdi yumuşak kaş kol arası yeni hayatlar işitmeden dilini bu sonsuzluğun bizi terk etmeyen eski anılar yorulmuş şarkılar gibi geçiyor üstümüzden hay Allah uyandım dalınca geçmişe kirpiklerimin karı erimiş ıslandı her tarafım yine. |