Serabrolik 5/ses gelsin boşalan kadehlerden süzülsün sözler dökülsün dillerden/... hurdaya çıkmış akıllar hala besleniyor bu kentte ne anlatsan herşey olur ki bunca hiçlik, kokuşmuş zihinde bir mum yaksam kapanmayan yaramdan! geceyle örtülü dünyayı gün ışığı kurtaracak mı? sessizliği elime bırakıp başım yumuşak yastıkta mı ölmeli yoksa karanfil gibi mi solmalı? düşlerinin kanatları kırıldığı vakit tutamazsın içinde ağlayan çocuğu yüreğin derin karanlık bir kuyu biçare gönlünün kurusun huyu sükut-u huzuru bozar da gider gel dedim o büyük sevdanın ipini tut çocuk bir ağıt düştü yorgun argın sürükleme ardından sonu gelmez yarınları unut yığılan hüzünlü yılları kimdir bağışlayan yüreğindeki öyküyü? seni ömrümün ince ipliğinden ördüm /aradım durdum gel zaman git zaman düştük pat diye her yer darma duman/ sev dedim çalgılı kocaman gemiler vardı rıhtımda sabah koylarında usulca konardım avcuna tam kuşlarla oynadığımız anda gecenin ucunda yanarken yıldızlar şarkımız dillendiği zamanda senin suskunluğunun boşluğunda kaybolurum |