kırkların uykusuküflü peynir kokusu ve küçük ellerinin üşümeye yüz tutmuş ayasıyla birkaç yapma çiçek içinde bir desti su her şey tersine gidiyor sensiz saça düşen ak’ın kızıla çalan sakalın hakkına kelamın kalemin yazının adı yere batsın ey şehlası kelimelerimin tozu kiri pasağı buğulu bir camdan mütemadiyen yola bakıp duran eski bir duvar gibiyim ne yol geliyor bana ne ben gidebiliyorum ayaklar kirpi oku başlar belanın adı durmadan sızlıyor yani bundan iyisi de hani Şam’da kayısı silkinen bir zeytin ağacı düşün üstelik mevsiminden önce kararmış bir de sopayı vuran vurana Tanrı beni sana ben de seni toprağa verdim demem o ki bunda olmayacak ne varmış çok zaman almaz bizde çürürüz narin bir hayat için şimdi bir bulut bir gök yüzü sonra bir salıncak düşlüyoruz vaka rüzgar estikçe dağılan bulutlar gök yüzünü karartan öfkeli salıncaklara benziyorlar ne onlar sallanıyor ne de biz binebiliyoruz yokuş aşağıya salmış bizi birileri vira iniyoruz küçük ellerindir çünkü öyle büyük çok büyük dünyaların yerle bir olma sebebi hayat diye andığımız şu çapulcu çadırında sevmek oynak gece çengilerinin işidir şeyhim sen istersen sev istersen kin et karışmam bana aşk oldum olası yasak karıncalar uyumuyor geceleri karıncalar mezar aralarında hesap görüyor ölmüş çocukların diri olmayan babaları için unut beni unut çünkü sıra sıra dizilen tahtaların üzerinden karıncalar hep zıplayarak geçiyor ben ise her gece çökmüş bir mezar başında ağlıyorum |
ama çamurlu sokakta top oynayan çocuklar gibi bi arayış, ağlayış..
bu da mı gol değil..
Etkilendiğim bir şiirdi
Tebrik ederim