Sen… ağırlaşmış cezamın demir parmaklığı Sen…Müebbet kalp ağrısı vicdanımın adı Sen…Gecenin karanlığı, gündüzün aklığı Sen sevgilim, sevgilim… Sen ki ömrümün yâdı Sar ömrümü kalbine çarpsın ama durmasın Zalım zaman neşteri yüreğine vurmasın
Yine yağmur yağıyor fırtına boran hasret… Saçlarımın duvağı örterken gökyüzünü El gibi bakıyorsun bakışlarında gurbet… Topluyorum avcundan şu sararmış güzünü Sağımda kuru yaprak solumda dinmez sancı Gider aşk diyarından vakti gelince hancı
Sessizliğimle boğulurum eğer gidersen Bir kız çocuğu - gamzesi yaslı- gülmez, susar… Her mahallenin adı her sokak başı sen, sen… Bir dilenci efkârı kaldırımlara pusar Mülteci yaşlar süzer gamzeme yersiz yurtsuz Alın yazısı gibi kalır tümceler, bahtsız…
Çok iç çekiyorum bu aralar duymuyorsun. Her gece ağladığımı yastığım söyledi Vuslat ırak diyerek şafağı saymıyorsun Bıçak gibi yalnızlık… Gözyaşlarım biledi… Duy beni rüzgarlardan gör beni aynalardan “Sevda baştan gitmiyor” ayrı düşünce yârdan
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Neşter şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Neşter şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Yeni deneyimler, yeni açılımlar, yeni buluşlarla şiirimiz yüzünü ileriye çevirebilir ancak. Ben çok sevdim bitanem ilk dörtlukte ki ' sen' li başlayan dizelerini hep dize sonunda hem dize başlarında oluşturulan sessel armoni bence çok yakışmış.Vurgunun altını daha da çizmiş. Çok ama çok güzeldi gerçekten.
Üstadımızda o en çok sevdiğim şiirlerimizin birinde böylesi bir armoni oluşturmuş.Sadece sende 4 kez onda 3 kez tekrar edilmiş.
" Hangi dert kaldi, söyle, bagrina üsüsmeyen, Hangi ölüm sarkisi, bu dilinden düsmeyen? Hangi öfkeyle yüzün, böyle karisti yer yer,
Necip Fazıl Kısakürek / Azgın Deniz
Bu anlamda bence teknik olarak, ses, ahenk, ritm olarak nitelikli bir esere imza atmışsın.Hocamın da görüşlerine saygı duyuyorum da.Bu da benim kendi görüşlerim. Yetkin kalemini ve yön veren yüreğini tebrik ederim.Nicelerini okumalara. Selam ve sevgilerimle.
Oflu hocamın hecedeki engin bilgisini biliyor, takdir ediyorum ben de ki eleştirmesini bizzat istediğim, görüşlerini merak ettiğim hatta adetim olmadığı halde bu isteğimi kendisine beyan etmiş biriyim...O yüzden lütfen niyetimizin kötü olduğunu düşünmesin... Eleştirdiği her noktada haklı ancak ben şöyle düşünüyorum, o kadar tekdüzeliğe alıştık ki, yani yadırgamıyorum ama "mani" tarzı basit kalıplarla karşımıza çıkan ve illa diretilen, illa sitenin vitrinine taşınan o şiirlerden ben bıktım...
Hecede akrostiş de yaptım, heceyle manzum hikaye de yazdım, son iki şiirimde de bazı yerlerinde duraksız denedim... Sesli okunduğunda ses kayması olmadığını görünce değiştirmedim...
Benim hece şiirlerimde"hece çok klişe" diyen, serbest yazan şairlerin de kendilerinden bir iz bulması, heceyi sevmeleri hoşuma gidiyor açıkçası ve değişik tarzlar denemeye devam edeceğim.
Kendimi şair olarak adletmemekle birlikte, henüz deneme yanılma aşamasında olan, tekdüzeliği sevmeyen ve şiirin ruhunu ön planda tutan, kendi çapında yazan biri olduğumu da seve seve kabul ediyorum.
:)
Özür dilerim, çok konuştum sanırım ancak biraz birikmişlik hali vardı sanırım...
Kesinlikle bilmemek ayıp değil hocam.Aksi yönde bir iddiam olmadı zaten. İfade şekillerindeki eleştiriniz tamamen öznel bir değerlendirmeye dayanıyor.Saygı duyarım.Sizin doğru bildiğiniz olabilir.Takdir edersiniz ki şiir tamamen ifade özgünlüğü üzerine kuruludur.Yani imgesel, devrik, kapalı, açık, düz , açık anlatımlı dize kurumları tamamen şairin öznel uslubuyla, kendi şair kimliğiyle alakalıdır.Hecelerin teknik konusunda kafiye, vezin, örgüsü bakımından tamam derim.Yerleşik bir kurallar bütünü vardır.Ama ifade şekli itibariyle bu yönde değerlendirmek bilemiyorum biraz haksızlık gibi geliyor bana.
Neden konuyu niyet sorgulamasına getirdiniz anlamış değilim hocam. Size karşı nasıl bir art niyet besleyebilirim ki. Kaldı ki sizin haklı eleştirileriniz doğrultusunda da şiirine yön veren bir insanım. İnkar edersem Allah kör eder gözlerimi.Yanlış anlamayın.Görüşe katılmamak aksinin kendince doğru olduğunu savunmak niyet sorgulaması için bir zemin olamaz. olmamalıdır. Hem şair kimliğine hem gerçek kişiliğine saygı duyduğum, sevdiğim bir insana, abi dediğim bir insana art niyet beslemem.Şiir çerçevesinde görüşlerimizi paylaşıyoruz sadece..
Ben sadece kendi görüşümü dile getirdim.Benim görüşüme göre sesiyle, ahengiyle son derece nitelikli bir eserdi.
Şükran Hanım'ın ve benim art niyet taşımadığımızı bilin lütfen, her ikimiz de görüşlerinize saygı duyuyoruz. Ben bu şiiri yazarken bu eleştirilere hazırdım, hatta tam da beklediğim noktalardan geldi eleştiriniz, ben buna hazırlıklıydım...
Lakin, benim söylemek istediğim nokta şudur ki, alternatifleri olsa dahi bu şiiri ben böyle yazmak istedim, olmamış olabilir, saygı duyuyorum ama dediğim gibi "bilmediğimden" değildir bu yapılan ki siz, diğer şiirlerimi de takip ediyorsunuz elinizden geldiğince...
Yani sayın hocam, bütün eleştirilerinize katılmakla birlikte bu şiirimde "hece kurallarına" az biraz NEŞTER vurduğumu kabulleniyor ve bu durumdan kendimce rahatsızlık duymuyorum. Tek sorun duraklarda olsun... Ayrıca her şiirin alternatifini bulabiliriz, her şiiri değiştirip kendimizce uyarlayabiliriz- ki bunu yaparak kendi şiiri gibi kabul edenler de mevcuttur- ancak önemli olan şiiri, şairin gönlünden çıktığı gibi kabullenmektir. Hatasıyla, eksiğiyle ve en önemlisi de duygusuyla, şiir şairindir...
Benim yazdıklarımı böyle mi anladınız Hanımlar? Vurguya, tarza, değişime, farklı açılımlara karşı olduğumu mu çıkardınız?
" Hangi dert kaldi, söyle, bagrina üsüsmeyen, Hangi ölüm sarkisi, bu dilinden düsmeyen? Hangi öfkeyle yüzün, böyle karisti yer yer,
Sen… ağırlaşmış cezamın demir parmaklığı Sen…Müebbet kalp ağrısı vicdanımın adı Sen…Gecenin karanlığı, gündüzün aklığı
Sessizliğimle boğulurum eğer gidersen Bir kız çocuğu - gamzesi yaslı- gülmez, susar…
Çok iç çekiyorum bu aralar duymuyorsun. Her gece ağladığımı yastığım söyledi
bu örnekler birbirinin aynısı mı? ( teknik olarak )
Yani Şükran Hanım, bir şeyi bilmemek ayıp değil; öğrenir insan yavaş yavaş. Ama okuduğunuzu eğer anlamaya çalışmıyorsanız, anlamak istemiyorsanız bunda art niyet ararım. Ve art niyete tahammül etmem, edemem...
Hecede bazı bazı kendi kalıplarımızı oluşturmalıyız görüşündeyim... Elbette bilmediğimden değil, senelerdir hece yazıyorum ve heceye serbest izlenimi vermek son zamanlarda hoşuma gidiyor :)
Mâdem şiirin adı “Neşter “ o zaman bu şiire ufak bir neşter atalım Sedâ Hanımın izni ile…
11’li hece ve altındaki hece ölçüleri bir yönü ile manevra alanları dar ve kelime cambazlığı isteyen, diğer yönüyle de Halk Şiiri ve Âşık geleneği tarzı olduğu için ufak tefek eksiklikleri “ su kaldırır “ babında değerlendirilebilir. Ama 11’li heceden yukarısı şehirli hece kapsamında değerlendirildiği ve manevra alanları geniş olması hasebiyle “ beyaza zemin üzerindeki toz “ misali eksiklikleri çok göze batar…
Şiirde iç durak şüphesiz olmazsa olmaz kural değildir. Ama şiirin okunuşu ve ses anlamında önemlidir. Bazı iç durak ihlalleri sadece sayısal anlamda göze batarken sesi ve okunuşu çok etkilemez.
Herşey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dava büyük! .. (Necip Fazıl)
Ama bu şiirdeki ihlalleri bu babda değerlendiremeyiz elbette.
Sen… ağırlaşmış cezamın demir parmaklığı Sen…Müebbet kalp ağrısı vicdanımın adı Sen…Gecenin karanlığı, gündüzün aklığı
Sessizliğimle boğulurum eğer gidersen Bir kız çocuğu - gamzesi yaslı- gülmez, susar…
Çok iç çekiyorum bu aralar duymuyorsun. Her gece ağladığımı yastığım söyledi
Bu ihlaller hem kelimeleri bölüp sesi dağıtıyor, hem hece hatası izlenimi verip, serbest şiire dönüşüyor, hem de hece ölçüsünün değişik algılanmasına neden oluyor.
alternatifleri olmasa ya da zaruri olsa bir iki yerde “ hadi “ diyebiliriz ama hem alternatifleri olması hem de bu uzunluktaki bir şiirde çok olmaları nedeniyle dikkatlerden kaçmıyor…
Neler yapılabilirdi?
“ Sen… ağırlaşmış cezamın demir parmaklığı “ Mısraı için;
Ağırlaşmış cezamın demir parmaklığı…Sen Ağırlaşmış cezamın sen…Demir parmaklığı Sen… Demir parmaklığı ağırlaşmış cezamın
Gibi ( vb…)
“Sen…Müebbet kalp ağrısı vicdanımın adı” Sen…Gecenin karanlığı, gündüzün aklığı” ( yukarıdaki gibi basit bir değişimle halledilebilirdi)
Ama;
“ Sessizliğimle boğulurum eğer gidersen” “Bir kız çocuğu - gamzesi yaslı- gülmez, susar…” “Çok iç çekiyorum bu aralar duymuyorsun.” “Her gece ağladığımı yastığım söyledi ”
Bu mısralarda kelime tercihleri değişmeli..Yer değiştirme zor kurtarır.
“ Sen…Gecenin karanlığı, gündüzün aklığı “ Bu mısrada ne anlatılmak istendi? Düz mantıkla “ karanlık zaten geceye aydınlık güne ait “ Tıpkı yazın sıcağı kışın soğuğu “ gibi. “Gecenin aklığı ve gündüzün karanlığı” olsaydı en azından ironi, zıtlık ya da tersten bakma ve düşündürme hedeflenebilirdi…
“…Sen ki ömrümün yâdı “ ? Hangi ömrün? Hangi yadı? Geçmiş mi gelecek mi?
“Sağımda kuru yaprak solumda dinmez sancı” Soldaki sancı tamam da sağdaki kuru yaprak ne? Niye?
“Bıçak gibi yalnızlık… Gözyaşlarım biledi…”
Bileyen “gözyaşı” bilenen “yalnızlık” ise geçiş bırakmak, kesmemek lazımdı. …….yalnızlığı gözyaşlarım biledi…. Gibi..
Velhâsıl, bana göre aceleye gelmiş, üzerinde biraz daha durulması gereken bir çalışma. Kelime tercihlerinde bazı değişikliklerle anlam daha sağlamlaştırılabilir, rediflerdeki ses benzerlikleri ortadan kaldırılabilirdi. ( hem hece ölçüsü hem kafiye örgüsü buna çok müsait)
Çok daha iyi şiirlerinizi okumuş ve beğenmiş biri olarak çıtanızın altında kalmamalısınız Seda Hanım…
Değerli hocam... Düşünceleriniz benim için çok önemli.
Lakin, farkındalıkla bazı bölümlerde duraklara dikkat etmediğimi belirtmek isterim. Şiiri bir de böyle sesli okuduğumda, hem duyguda hem de ses diziliminde bir aksaklık hissetmediğim için değiştirmedim şiiri...
Tüm eleştirdiğiniz yerleri bilinçli yaptım, suçluyum :)
Ellerin duaya duruşu gibi sıralanan gözyaşlarıyla tanır gözler, ufuk kadar kızıl kalmayı. Umudu umutla hem besler hem de öldürür elleriyle. Düşünü düşürdüğü döşüdür sızlayan ama sol yanına yükler tüm günahsız duyguları.
Arınmak ister gibi içine sinmeyenlerden, tenini sıyırır ruhun tüm çaresizliklerinden. Düşünür... Düşünürken anlar ki: çoktan taşınmıştır aşka dairlerin sokağından. İkametini almaya üşenir eskilerden.
İncilenmiştir ya bir kere şiire gebe kalan kalem, yazmakla yazmamak arasında işkillenen yüreğine yumruk atar gibi yoklar sessizliğini, suskunluğunu. Dibi kara kalsın istemez yenilmeyen yenilmişliğinin.
Ve son bir hamle olur NEŞTER. Şiire koşar adım giden yüreğe...
Şiirdi.
Tebrik ve sevgiler.
Tıkanışının sebebi sayar suskunluğunu. Yoklar hayat künklerini ve gözetler akan yalnızlığın debisini. Kanatır ve kan atar derinliklerine oturmuş suskunluğunun moraran yanlarına... Türkülerce türkü arar dilinde. Ezgiler yoksulluğunu varoş kılacakken uyanır yine kendini kendine getirmeye üşenen hicrandan.
Ne zordur sevda... Acır yürek, incinir-incitilir... Bazen yaşanmışlıkları-yürektekileri anlatmanın, bazen de anlamanın kanatları kırılır...
"Yanarken elim hiç acımamıştı; fark etmemiştim bile, yandığımın. ne zaman ki çektim elimi, işte o zaman anladım yandığını. ben sadece elimin yandığını sanıyorken, meğer baştan ayağa yanmışım da, izlerini görünce anladım..."
Bilir misin ey hayat, ey sevgili, ey kaderim! Aklıma gelmeyenleri yaşatan oldun. Tüm yaşattıkların şimdi elleriyle beni boğmaya çalışıyor sanki. Bak bana! Bıraktığın derin bir hüzün ve yalnızlık...
Yine de; Acı keder hüzün verse de; sensizlik bile güzel sevginle
Yaşayarak yazabilmek herkesin harcı değildir ... Bunu bir kaç kişiye çok zor öğretebildim. Gerçekte yaşanmamış ancak yaşanılmış kadar gerçek bir hikayeyi kalemlemek muhteşem oluyor. :) Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Çok güzel yorumlamışsınız. İyi çalışmalar.