6
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1655
Okunma
Renk körlüğü gibiydi yalnızlık
Yeşilimsi düşlerime al ağaçlar çiziyordum
Ve gündüzleri görmüyordum suyun rengini
Halbuki en çok su içmeyi seviyordum
/Renksizliğin güzelliğini bilmezdin sen
Ben sarıya boyadım su kurusu sessizliğimi/
Söylemediğim her tümcede papatyalar açıyordu
Dayanamayıp fal bakıyordum “seviyor, sevmiyor…”
Hay Allah!
Hep sevmiyor çıkıyordu
Ve yüksek perdeli ağlak haykırışlarımda
Soluyordu papatyalar bir bir bir…
Şizofren gömleği gibiydi yalnızlık
Beyaz ama masum değil
Melek beyazdı, gelinlik beyazdı, düş be/yazdı
Ne vakit düşlerim karalandı bilmiyordum
Karalandı mı onu da bilmiyordum
Çok sesli senfoni gibiydi yalnızlık
Boş sanılan bir anfide verilen konserin
Onur konuğuydu hüznüm
Smokin giymişti, gururluydu ve keyifli
“Bu mucizeyi ben yarattım” der gibiydi ifadesi
O an kemanın namesinde gözlerini d/okuyordum
Gökyüzü dramı gibiydi yalnızlık
Gökkuşağına sekizinci rengi boyuyordum
Yağmur ile güneş arasında cereyan yapıyordu gülüşlerin
Ve kalp felci geçiriyordum ardından
Tutkulu bir aşkın ufkunda tutuklu kalıp
Geçmişimi hayaline zincirliyordum
Bir şehrin gölgesi gibiydi yalnızlık
Sonra mumlar söndü
Bir gün daha battı yüzünün coğrafyasında
Yüz çizgilerin şehrinin sınırlarıydı sevgilim
Ben o sınırlardan kovulan
Ve ansızın kıyıya vuran
Bir gazetenin sekizinci sayfasında kaybolan
Yokluğu günbegün noksan
Varlığı yer ile yeksan
Sedasız bir mülteciydim