mutluluktan ağladığıma bakmayın siz üzülünce de gülerim ben
gece yarısını bilmem kaç çeyrek geçe bir cenin üstelik eski kırık bir vakitte güneşi bile beklemeden yorgun bir nefesle düştü eteklerinden menteşenin
pür telaş aralığın yirmi dördü pür soğuk menteşe karanlığın pençesinde eksi on üç derecede bense üşümeyi bile beceremem
bildiğin gibi değil kimsesizlik illa ki yakacak hangi yana çevirsem başımı dumanım gözüme kaçacak
ana kucağı baba ocağı derken aralık aralığı kovaladı ne kucak kaldı saklandığım ne de ocağı babamın
duydum ki çok özlemişsin güldüm geçtim hatta eylül çocuğunun kestane saçlarını benimkilere benzetmişsin burada durdum geçecektim gülemedim diye vazgeçtim
demek bu kadar çok koydu yokluğum oysa ben ne güneşin kızı ne de gecenin oğluyum
kabul biraz asi biraz yabani biraz mavi biraz havai ama en çok serseri bir yalnızlık çoğuluyum
bana seçme şansı vermemişsin ne gökte parlak yıldız ne yerde yeşil filiz ne ırmak ne deniz ne de pembe bir hülyanın kirpiklerde bıraktığı iz hiçbirisi değilim
ömrüme ömür verecek olmuş o mübarek insan ona da itiraz etmişsin aldanıp birkaç süslü kartpostala ayrı(lı)k tohumu serpmişsin öykümün satır aralarına
öykü dedim de hatırlar mısın hani hava kararınca sokağa çıkmam yasaktı ve duvarlara yazı yazmam da oysa gece boyunca bütün sokaklar içime akardı ve sokaktaki bütün kimsesiz çocuklar kağıt mendil değil el değmemiş mutluluk satardı ‘’bir alana üç bedava alsana bey amca hanım abla’’
gözlerim kepenkleri açık bırakılmış iki ışıltılı vitrin camı gibi hep o çocuklara bakardı her çocuk bir diğerine umut her umut bir çocuğa lunaparktı
sen bilmezdin içim benimdi içimden geçen sokaklar da sokakların duvarları benimdi duvarların beyazları da
sokakları çiğnedim de var gücümle tutup kimsesiz umutların ellerinden seni ezip geçmedim ne tek bir harf yazdım sadece benim olan o sokakların duvarlarına ne de mutluluk pazarladım binip yükselen bir dönme dolaba ki ben kış değil o vakitler sımsıcak yazdım
sadece birkaç renkli resim senden gizli çizdiğim ve sonrasında senin hışmından korkup bütün renklerini içtiğim
işte o gün bugündür dilsizim o gün bugündür sessiz o gün bugündür isimsizim o gün bugündür renksiz
ama unutma her insanın bir denizi vardır bir de ırmağı bazen boğulduğu bazen taştığı
şimdilerde şarjörü tıka basa dolu bir silah taşır ellerim öyle bir an gelir ki söz geçiremem parmaklarıma arka arkaya ateş ederim büyüdükçe büyür hedeflerim adam oldurmaya yemin ettiklerim var onların yüzü suyu hürmetine emin ol hiç adam öldürmeye teşebbüs etmedim bak gördün mü gene ağlattım aralığı
farkındayım senin gözünde azılı bir nankör ve sürekli ıskalayan beceriksiz bir silahşörüm
olsun aynaya baktığımda düşündükçe büyüyen büyüdükçe direnen direndikçe güçlenen bir ben gördüğüm tam kırk iki düğüm
düşündürdü son söylediklerin hatta belki biraz abarttım küçük bir kahkaha bile attım demişsin ki eylül çocuğuna ‘’dönsün affedeceğim’’
aralık aralığa karanlık aydınlığa gidenler kalanlara dağlar birbirine yollar bir bilene dünya belki tersine bir şeyler birileri durmadan dönecek gücün varsa onları affet
her aralık yirmi dört ayar ayrılık her ayrılık yirmi dört ayar yalnızlık
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
HER ARALIK YİRMİ DÖRT AYAR AYRILIK şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
HER ARALIK YİRMİ DÖRT AYAR AYRILIK şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
gece yarısını bilmem kaç çeyrek geçe bir cenin üstelik eski kırık bir vakitte güneşi bile beklemeden yorgun bir nefesle düştü eteklerinden menteşenin
pür telaş aralığın yirmi dördü pür soğuk menteşe karanlığın pençesinde eksi on üç derecede bense üşümeyi bile beceremem
bildiğin gibi değil kimsesizlik illa ki yakacak hangi yana çevirsem başımı dumanım gözüme kaçacak
ana kucağı baba ocağı derken aralık aralığı kovaladı ne kucak kaldı saklandığım ne de ocağı babamın
duydum ki çok özlemişsin güldüm geçtim hatta eylül çocuğunun kestane saçlarını benimkilere benzetmişsin burada durdum geçecektim gülemedim diye vazgeçtim
"isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugündür usul usul yürüyorum.." ve birader deniz o’nu, kumu eninde sonunda geri alacak.. seninde kumdan kalen eninde sonunda yıkılacak…
Çok güzel bir doğum günü hikayesi yaşanan gerçekler ve yaşayanlar için hedeflerinize ulaşmanız dileğiyle.Geçmiş doğum gününüzü kutlar sağlık ve esenlikler dilerim. Kaleminize sağlık selam ve sevgiler.
aralık aralığa karanlık aydınlığa gidenler kalanlara dağlar birbirine yollar bir bilene dünya belki tersine bir şeyler birileri durmadan dönecek gücün varsa onları affet ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, her aralık yirmi dört ayar ayrılık her ayrılık yirmi dört ayar yalnızlık ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, dönmeyeceğim ağla aralık ......................................muh te şemmmmm di....
bir şiir miydi binbir şiir mi minik bir roman mıydı.....tek kelimeyle doyamadığım bir şiir okudum........yüreğiniz kaleminiz solmasın
her aralık yirmi dört ayar ayrılık her ayrılık yirmi dört ayar yalnızlık
dönmeyeceğim ağla aralık
Hakikaten doğru mavişim.
İçinde kuytular oluşur insanın ve o kuytular doğurur ürpermeleri. İş ki: içinde sığındığın o Ol diyen en büyük aşk olunca, insan nelerin altından kalkmıyor ki...
Yıktığı tabularını bile bir bir eskisinden daha sağlam ayağa kaldırıyor. Bu yüzden gitmeler olmalı insanın hayatında ya da git dedikleri. Değil se ne beden ne yürek ne de ruh gerçek acıyı yaşamadan asıl gerçeğe ulaşamıyor.
Her daim olduğu gibi deminde ve de yüreğe dokunan şiir gibi şiirdi.
24 ayar bir şiirin aralık kapısından süzüldük uzun şiirlerde sıkılırım ben ama şair Hicran hanımsa hadi ya bittimi derim ben kutladım hem yorumu hem yorumu yücelten kelamı saygımla her dem şiirle
Şiir ve yorum mükemmeldi üstat severek okudum/dinledim Kutluyorum kalemini Yüreğin var olsun _______________________________________________________Selamlar saygılar
güzel bir şiir bu sevgili Hicran. tekrarların sağladığı akışı sevdim. yine de bazen şiirde her şeyi anlatmasın şair diyorum. bazı muallakta kalmalar her okuyanı kendi derinliğine çeksin koparsın bizi şairinden. ve o ayrık otu tohumlarının ekilmesi yeterliydi ayrılığı anlatmaya. parantezsiz ve içindeki olmadan da. sevgiler.
sürahiliğim tutmuş ben bunları yazarken dökmüşüm de dökmüşüm içimi bardağın da dibi delikmiy miş ne doldum dememiş
:)
parantez olayını ben de sevmiyorum hiç lakin burada ayrılık kelimesine mecazi bir anlam olsun diye kullanmadım ayrık otunu ... o yüzden kullanma ihtiyacı hissettim... tek muallakta kalan orası olsun bırakalım da :)
Hanımefendi sisler arasındaki güzel şiirinizi üçüncü kez güneş gözlüklerimle okudum. Düşünce fırtınasında dolaşanlarla, kâh bir kavşakta burun buruna geldik kâh cangılda kaybettim izleri... Bir aralık gününden hayata bakış, hüzün içerir ve iki düzinedir ayarı safının... Sonra dedektife havale ettim gizleri... Tebrik eder saygılar sunarım.
bildiğin gibi değil kimsesizlik illa ki yakacak hangi yana çevirsem başımı dumanım gözüme kaçacak
duydum ki çok özlemişsin güldüm geçtim hatta eylül çocuğunun kestane saçlarını benimkilere benzetmişsin burada durdum geçecektim gülemedim diye vazgeçtim
bana seçme şansı vermemişsin ne gökte parlak yıldız ne yerde yeşil filiz ne ırmak ne deniz ne de pembe bir hülyanın kirpiklerde bıraktığı iz hiçbirisi değilim
Özellikle bunlar olmak üzere hepsini çok sevdim. Sizinle ilgili rakamsal birkaç merakım gitti. Tahminimden daha gençsiniz, iyi ki doğmuşsunuz.
merhaba günaydınlara açılan yürek kapısı tebrikler tebrikler bu güzel yoruma güeşi beklemeden çıkmışsın yollara ayaz kapıda sürgün sürüyor yalnızlıklar sen yazdığın kadar varsın usta hep bu yürek sıcaklığında kal selam olsun şiirin güzel kızına
"Sonra gittin.. çocuk oldum bir daha, ağladım ... Kaç şiir, kaç kere, sular altında kaldı, Kitaplar, aşk, her şey ... Her şeyi son bir kere daha, kurtaramazdım !." Didem MADAK
yirmialtı aralık hep özel bir tarihti benim için
hem yirmi altı aralık üstelik tam yirmialtı aralık..
hayalin bunca oyalamasaydı yüzümdeki çocuğu -çatık kaşlarına hiç geç kalmazdım inan-
şapkamdaki ponponla dertleştim bir süre kardan adamların yüzünü öptüm kitapların içinden cümleler seçtim ikimizi bulduğum -altın yaldızlı kalemlerle çizdim-
Aralıkta kalan duygular müthiş yansımıştı dizelere şiir içtim sabah sabah..Olgun Hocam da çok güzel yorumlamış.Yürekleriniz var olsun.İki güzel dosta saygı ve sevgilerimle..Tebrikler...
Şiir değildi okuduğum; güzel bir yüreğin kaleminden yara çağıltısıydı. Ses ve jelime tekrarlari ve özgün teşbih ve imgelemleriyle çok etkileyici dizelerdi.
bir cenin
üstelik eski kırık bir vakitte
güneşi bile beklemeden
yorgun bir nefesle
düştü eteklerinden menteşenin
pür telaş aralığın yirmi dördü
pür soğuk
menteşe karanlığın pençesinde
eksi on üç derecede
bense üşümeyi bile beceremem
bildiğin gibi değil kimsesizlik
illa ki yakacak
hangi yana çevirsem başımı
dumanım gözüme kaçacak
ana kucağı
baba ocağı
derken aralık aralığı kovaladı
ne kucak kaldı saklandığım
ne de ocağı babamın
duydum ki çok özlemişsin
güldüm geçtim
hatta eylül çocuğunun kestane saçlarını
benimkilere benzetmişsin
burada durdum
geçecektim
gülemedim diye vazgeçtim
Şiirinizi kutluyorum, puanım tam.Yunusun diyarından selamlar.