Kaval Sesi
bu mu diye işaret etti
yanında sağ yanında duruyordum insan insana bu kadar yakınken aklımızdan geçenleri ölçecek bir hakikat yok kısacık bir tedirginlik aşı edildi kolumuzun üstünden baş ağrımıza doğru sınıf kokularıyla uyandık oysa bahçede bir top duvara değip ayağıma geri geliyordu o an hangi ağaç var biliyordum arkamda üzgünken ziyaret ettiğim ince kamışların kaval sesi o kadar çok yaklaşmıştım ki size gazetede gördüğüm bir kadına aşık olacak kadar yumuşuyordu vücudunuz elimde yüksek bir yerden ağaçlara baktık kırmızı yeşil sarı git gide dibe inen ışıksızlığın karanlıklara selam veren ve sonunu bulacakmış gibi o sihirli sözün ucunda aslı duran yaprak dile diyordu sonsuz isteklerinden bir tanesini mesela şu patikanın kıvrılan karanlığını heyecan gölgeleri ile aklına düşen sevgi arasında kol kola giren aşkın son şekli suya atılan taşın ağırlığıdır ağladığın kadar çok sustuğun kadar ben olsam sonu gelmeyen harflerin bu mu diye işaret etti camlara bakıp kendimle konuşuyordum toparlayıp ağzımdan çıkan kelimeleri döktüm gecenin eteğine hiç bitmeyecek sandım hissettiklerim. |