Vefa Borcum. (Şehit Öğretmenim)“Kader ortaklığımız dışında Hiçbir bağımız yoktu bizim. Sevgili öğretmenim; Bu satırları yazdığımdan bile haberin yok Görsen de tanımazdın. -ki Kader bir an kesti yollarımızı Kesti ki ! Sen dönülmez yola düştün, Ben ise, “o” gözlerinde yanan ışığında söndüm.”””” ……. Aylardan kasımın yirmi dördü gonk çalıyordu Azrail’in çelik kolları Leblebi kavuruyor yürekler hop oturup/hop kalkarken pusu dökmüş ecel karlı dağların eteklerinde Küskün ağaçların gölgesinde ayak izleri dehşetin ölüm saçan gözlerinde ortalık kıyametin çığlığı çakallar diş kesiği sofraya ikram edilmiş kuzu kavurması gibi leziz kadere yontu açarken vicdanın beşeri sesi (elinde ak tebeşir ışık saçan elinde şırınga sağlık katan) kefenimizi sabunumuzla eş tuttuk biz kader yoldaşlarıydık. (Daha adını bilmediği(m)n değerli Öğretmenim. yuvanı açtığın gurbet kuşlarıydık biz. İki kanepe ortasında kırık sobadan tütüyordu evinin mutlu dumanı. Yeni kavuştuğun, doğmamış bebeğin ve dünyalar kadar güzel nazenin eşin. Sofrada kuru ekmek ,isli çaydanlıkta içtiğimiz çay ve yeşil zeytin). Akşam sancısı düştü yıldızlardan Kurşun değmiş şakağının ortasına Yüreklerde göçmen kuşlar havalandı İçinden kanlı ırmak geçti diyardan. Ne zaman kar düşse saçlarıma Gün karaya dönse yüreğimde Kasım perdesini kapatırken yirmi dörde Hep ekmeği bandığımız yeşil zeytin Ve sonsuz tüneller gelir aklıma Işığına hiç kavuşmadan yok olan aydınlar. Ruhun ışıklarla yansın adını bilmediğim genç Öğretmenim. “Vatanın her köşesi hizmet bekler” sözün kulaklarımda. Sen hizmetini tamamladın. “Günün” kutlu olsun şehit öğretmenim. İçimin kuytularında sızlayan vefa borcum. Her yer kör duman “göz, gözü görür “mü ? Bir ses duyulur uzaklardan, o ses ki, yeri sarsan/ bulutları kanatan o ses ...! ve bir de; Güneş gibi yanan gözleri kaldı, aklımda! Yürek ortasında kan akan şehirde. Ümmü AŞCI ÜMA |
Sabah kalkınca içilen bir bardak ılık su misali yıkandı içim.
Mükemmel bir serbest şiir. Yazmıyor tatlı tatlı sohbet ediyorsunuz.
Aralarda ki şiirsel nesre dönen kısımlar bile şiirin mükemmeliyetini bozmuyor, tamamlıyor.
Bu şiirinizin ben de uyandırdığı duygular vaktiyle okuduğum bir yazıyı da hatırlattı ya, söz etmeden edemem.
Biz de köy edebiyatının ünlülerinden biri malum olduğu üzere Fakir BAYKURT. Aynı zamanda öğretmen cephesi de vardır ya. Yine "TÖS" başkanlığı da cabası.
Bir gün ünlü yazar bir köye ziyarette bulunur. Akşam bir dostunun evinde ve onun vasıtasıyla bir hanım öğretmenle tanışır. Hanımın güzel şiir okuma yönü de vardır. Dostu, bayanı bu şekil de tanıtınca Fakir Baykurt dinlemek isterim lütfen der. Bunun üzerine öğretmen hanım Yahya Kemal'in "Vuslat" adlı şiirini ardından da Nazım Hikmet'in "Mavi Gözlü Dev, Minnacık Kadın ve Hanımelleri" adlı şiirini ezberinden okumaz mı? Yazıyı yazan gazeteci yazarın anlatımına göre; Fakir ayaktadır ve gönlünü zenginliğe erdiren hanımefendiye huşu içerisinde bakmaktadır. Bir an o yazıya da gittim, şiirinizle.
Güzelim şiirinizle "şölen" tadında sunduğunuz şölen için teşekkürler.
Saygı ve selamlarımla üstadım.
levent taner tarafından 3/25/2015 2:06:31 PM zamanında düzenlenmiştir.