Esma nineiğne deliliğinden baktı hayata pörsümüş kaval kemiği titrerken ömrün berdel verdi gençliği daha ceninken doğmayan yarınları. ki, öncesine iz sürdüm titreyen ellerinden şahlanıp dörtnala geçip zamanı tozu dumana karıştı değirmenden elenenler bir avuç saman düştü eteklerime yüzüne düşen kır saçından döküldü yaşanmışlıkları açmadı gönül aynasının pervazını hiç sığ sularda gezinip olta atardı gelmişine-geçmişine dünyanın aslında sevimli hallerine gölge düşüren iniltileri de olmasa hani bir yanım cızlardı fersiz ayaklarını sürürken eskiyen pabuçları yine de el hürmet sürüp sıfatına yılların birikimi aksa da teninden ana’dır baş tacı /öpülesi ayaklarından ellerinden . kökünden çürüdü meyveye durmuş kolları içinde öykünen yıldızları söndürdü esma nine gök buluta yaslandı dolunay sabahı kimsesizliğin soğuk duvarlarında yıkayıp yüzünü ecel bekleyen gözlerinde kurudu geleceğin özlemi doğurduğu yedi kuşak zincirinde boğuldu yaşamın inleyen hüznü kimse duymadı.. Ümmü AŞCI ÜMA |
güzeldi,
tebrikler,
sevgilerimle..