Ben Bir Öpüşün Buğusu'yumSarı yapraklar dökülürken yere, Bir sonbaharı, Ellerinden tutan güz gibi, Üşüyen bir yalnızlıktı içim. Ve hatırlatırdı her defasında, Solan bir yaprağın, Dalına kuşların konmadığını. Yitik bir kentin, Mızıkacısı gibi, Uğuldayan rüzgarlar, Kente şarkı çalıyordu, Ve bir tren rayının, En uç garında bekleyen, Bir yolcusuydum Hiç bir trenin uğramadığı. Sen bilmediğim bir şehrin ışıklarıydın, Bense, Kendimi, Gökyüzünde yıldız sanıyordum. Karanlık bir göğün, Bulutları gibi. Herkes terketmişti kenti, Kimse kalmamıştı, Bir ben vardım. Ama, bir sen yoktun. Kıyısız bir deniz gibiydim. Her dalgasında, Yalnızlığıma çarpıyordum. Ve bir çiçeğin, Sular altında kalan, Yapraklarıydım. Ellerimi tutmaya korktuğun. Ve ben her defasında boğuluyordum. Bir çocuğun, Ağlamaklı gözyaşlarıyla. Şimdi, Karanlık bir kentte, Yasak düşler kuruyorum. Sana dair. Kirli sakalım, Nasırlı ellerim, Ve kurumuş dudaklarımla. Ve biliyorum ki; Sen hiç bilmediğim bir kentte yaşıyorsun. Hiç bilmediğim bir gökyüzü altında, Hiç bilmediğim bir deniz kıyısında, Turuncu şarkılar dinliyorsun. Birazdan bu şehir de kepenklerini indirir. Kara bir bulut çöker üstümüze, Ve ikimiz de ıslanırız. Sen orada, Ben burada. Ben hiç bir düşü, Senden ayrı görmedim. Her gördüğüm sendin, Ama, sen yoktun. Bir tren garında, Kimsesiz bir yolcuydum. Ben bir öpüşün buğusu’yum. İki dudağımın arasında, Yasaklı düşler kuran. İbrahim Dalkılıç 20/11/2014 23:45 izmir |