Güz Yağmurları
duymuyormuş gibi yapıyorum
en his ses bir şeyler anlatıyor ince uzuvlarını eleyip dinliyorum dinliyorum günler çabuk geçiyor hem nereye baksam boş ağaç desen koptu kopacak bir yaprak ile günleri oyalıyor karşıda bir hayli insan var desem de hepsi bir birinden habersiz bir fareler gözlüyor ara sıra bir de aramızdaki sesin uzaklaşıyor derken yeni biri mesafelerin en güzelini gözlerinden düşürüyor yere sonra nereden çıktı bu tabela bu yol nereye gider saat kaç geçer mi gece treni derken unutuyorum seni hiç sevmediğimi el sallıyorlar o beyaz hava ve rüzgar kiminin eteklerinde bahar oluyor söylemiyor duygusu dalda seken kuş bilsen ne kadar mutlu seninle veya sensiz bir şey satıyor camdan bakan adam gecenin bu saatinde sigara içip göğe bakıyor bahtiyar sular gibi berrak ışıltısını çalıyorum yüzünden kederi ayaklarımın altında ezilen başka birinin varoluşundan sana sığınıyorum hayır ben bu harabelerde nöbet tutmak istemiyorum yenilmiş orduların son nefesinde rest çekiyorum seni beklemeye binlerce ölü arasından yüzünü iyi hatırlayan biri olarak unutuyorum seni hiç sevmediğimi çelişkiler gidip geliyor aynı yerde bekleyen suçsuz bir garip gibi kalemini oynatmaktan başka çaresi olmayan ağlayan güz yağmurları düşünürken kaldırımlar ıslanıyor zor oluyor geri çekmek bu sonsuz yalnızlığı unutup unutup uzaklaşıyorum senden haydi bağla diyor şair anlatmanın daha ötesi değil de ne susup geri çekiliyoruz kalbimizdeki sese. |