Yola Vuran
kahvehanede vakit öldürüyorduk
kabaca bir iki veya üç pencere sonra beyaz ışıklardan kaldırımlara vuran o dayanılmaz boşluğun kendi dilinde söylediği şarkılara eşlik edip göğün maviliğinde yola koyulduk biliyorum benim için bir anlamı olacak günün akşamın içinde veya değilsek bile şimdilik yaşananları bir fotoğrafa sığdırmak mümkün değil yinede pozlar kesildi baktık mı bakmadık mı bilmiyorum sokak satıcılarının olmadığı bir vakitti gemiler uzak dursun gecelerimizden desek de perdelerde eski üsküdar deseni denize nazır huzur kayığa bindirip hepimizi karşıya geçirdiler bulutlar denize dökülüp durdu korku ve dalga aynı anda unutulmuş bir hasretin kucağında buldu kendini sarılıp yalvardım kıyılara kadar ayağımda dönen telaşa gülen yüzler aldırışsız sarıldılar boynuma üzülme milyonda bir gitmez bazen yolunu şaşırıp bir şeytanın eline düşebiliriz ne çıkarsa bahtına deyip gülümsediler hep bir ağızdan gülüm sende derken adalar beyaz evleriyle sulara değen mor çiçekler sonra faytonlar kişnedi arada bir ay yüzünü dağıtıp konuştu gece sabah olana dek bizimle. |