BAHÂNE
Gezi de, Kobâni’de… İkisi de bahâne
Bir tek maksatları var; yıkmak, yakmak, devirmek. Bu iyice netleşti, şer güçlerin niyeti Ülkeyi baştanbaşa, soyup muza çevirmek. Böyle dâvâ olur mu yaparsın bunu niçin? Sonunda cennet olsa; ölür uğruna “hiç”in! İnsanları âdetâ kendi emelin için Yakıştı mı ey zâlim; sac üstünde kavurmak.!? O kin dolu gönüller sevgiyle dolmayınca Bizler için huzur yok pis renkler solmayınca Canı yandığı zaman; îmanı olmayınca Ne de güzel yakışır, öküz gibi böğürmek. Ülke hızla kalkınır daha istersin neyi? Sakın rahatsız etme, ne bayanı ne beyi “Islâh” adı altında “ifsat” etme her şeyi Yakışır mı kutsalı; bir “tığ” gibi savurmak.!?(*) Teröristse bir kişi bahsetmesin hiç dinden Feryatlar arşa çıkar; Diyarbakır… Mardin’den “Sâhâya inin” dedin; bu tâlimat ardından Kendin kurtarmak için; yakıştı mı kıvırmak...? 30/10/’14 Hanifi KARA (*) Tığ: (Mah.) Harmanın savrulmaya hazır hâli |
Şiir dedim ekin bildim
Gözlerinin ışığını…
Doğdum kendimi salladım
Cananla can beşiğini.
Şiir sevmek aslı oldu
Güldüm Hıra, Tanrı dağda
İbrahim sofrası doldu
Şiir aşım, gönül bağda.
Yüreğime damla damla
Şiirin düştüğü anı
Unutmam ilk sevdam gibi
Şah damarda akan kanı.
Seyhan, Ceyhan nehri doldu
Kirpiklerin vuruşunda…
Göz bebeğin şiir oldu
Boğulurum akışında.
Ben senden bir parça oldum
Gülsen soyum töreyecek
Galübeladan atiye
Ceddimden gen sürüyecek.
Dualarım şiir oldu
Ferhat, Kerem geldi dile
Bütün dünya rızkla doldu
Avuç açıp şükür ile.
---- 03.07.1970 - Adana
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ - İstanbul