ARAF
Penceresini araladı
Ve gökyüzünü izledi. Sonra adımlarını geriye doğru atmaya başladı. Hafif bir rüzgar esiyordu. Perde bir o yana, Bir bu yana dans ediyordu adeta. Sonbaharın hüznü dolar içeriye. Hafif bir titreme kaplar tenini, Hüzün ve suskunluk vardır gecede. Gökyüzünün üzerinde, Boydan boya bir siyahlık... Kimisi hilal şeklinde Kimisi yıldız şeklinde Parlayan, mücevherler vardı. Nereden geldiği bilinmeyen Meçhul bir yağmur boşaldı, Bardaktan boşalırcasına. Haykırışları, çığlıkları... Odayı dolduruyordu. Bu nasıl bir gece? Bu nasıl bir rüzgar? Bu nasıl bir yağmur? Buram buram toprak kokusu dolar içeriye İliklerine kadar çeker kokuyu. Sonra bir anda hüzünlenirsin, Ve gökyüzünden dökülen yağmur, Artık gözlerinden dökülmeye başlar. Yağmur dinmişti. Rüzgar sessizliğe bürünmüştü. Ve gökyüzü Gecenin karanlığını üzerinden çıkarıyordu. Tık.. tık... tık... Bir ses duyarsın. O an kapın aralanır. İçeriye bir güneş ışıltısı doğar. Gözyaşlarını saklarsın ondan. Anlamamazlıktan gelir. Ve yanına ilişir bir rüzgar hızıyla. ’’ Hadi kalk sabah namazına.’’ der. Narin ve tüyleri okşayan bir sesle. Çünkü o bir annedir. Kalkar gidersin. Bilmesini istemezsin Hüznünü, kederini... Yarım kalan hikayeni. Görmesini istemezsin, Gözyaşlarını... Duymasını istemezsin, Yüreğinde kopan volkanları. Namazını eda edersin. Ve odana kapatırsın kendini. Gecenin karanlığını, Rüzgarın haykırışını, Ve o toprağın kokusunu, Sakladığın odaya atarsın kendini. Pencereye yaklaşırsın. Uzakları görmek istercesine, Olabildiğince uzağa bakarsın. Taş yığınlarının ardındakini Görmek istercesine, Sonra dalıp gidersin, Geçmişin tozlu raflarına. Bir nefeste havaya savurursun, Bütün toz yığınlarını... İçin yanar, Üzülürsün, Geçmişin izlerinde... Gözlerin dayanamaz, Bir uyku bastırır. Uyku mu bastırmıştır? Yoksa geçmişin tozlu rafları, Seni rüyaya mı çağırmıştır? İbrahim Halil ÖZLÜ |
Allah kırık kalpleri sever.
Beş rahmet kapısı Uğur Koşar adlı kitabı tavsiye edebilirim size.
Tebrik ederim.