yöneldiğim dehlizsana davet değil bu hüzzam salâ kulağında fısıldayan kum fırtınası hangi ninniyi söylese biliyorum dinmez bu ağrı toprağa karışmış öfkenin külleri masal çocukları çoğalmış saçlarının arasında yâr dediğin Anne gibi çağırmadan gelendir ki hiçbir gidiş ölümsüz değil ve sen gelsen bütün ateşler kül olur yahut gül üstüne mısralar düşer seni sözün sultanı gibi karşılardım ey yâr dökmeyeceğim yüzümü dönmeyeceğim yüzümü sen giderken adını unuttun sol yanımda yadsımaktan kurtulamadığım tebessümünü unuttun kimse bilsin istemezdim ama işte söylüyorum ey içimi şavkımalarla dolduran dolunay rüyalarımı tutan aşkın büyüsü tut beni bırakma şekilsiz korkuları öpüp başıma koyuyorum dünya vaktimi, kabir bir parçamı alıyor kalbim öz diliyle sarılıyor kefene "Deniz deyip başladığım her şiir ölüm ile bittiğinden en berrak kuyulara süzülen yusufcuğum ben" |