Aşk-ı Hüzün
Üzerimde dile gelmez yüklerin ağırlığı,
Ne yöne gittiğini bilmeyen ayaklarımın sızısı ağrıtıyor aklımın dermanını Belki de biz en çokta biz olmaya çalışmaktan yorulmuştuk Sahici bir üslupla adımlarımızı Hak’a sığınarak atmadık,Kim bilir. Bu yüzden kayıplar doğuran güneşlere yalancı günaydınlar ısmarladık, Rüzgarın kulağına fısıldayrak. Belkide suni bir sızıydı bizimkisi Nadasa bıraktığımızda yeşerme gününe kadar sessizliğe bürüneceğimiz. Kim bilir.. Hasatımız,acıydı da.Kalmayan dermanımız takat getiremedi, yarınlara sahici bir günaydın ısmarlamaya. Düşün!... Düşün içinde düşler kurduğumuz sessiz fırtınalı kalp ayetlerini, Dile ne çok gelip kanatırmış kalbi sefil halimizi. Yandığımız kul olunca,ne çok ağlarmış yürek dehlizinde kaybolmuş kabilimiz. Sen hiç haramsız bir limana yanaştın mı?Yüreğini. Sahi gözlerin mahrem niyetiyle tebessüm ederken an’a, Yenik düştün mü? ALLAH cc deyince kazanılan ama demeyipde kaybettiğin zamana. Sen haşa diyerek çizzem şimdi gök yüzüne bir mavi,Ellerimle,ellerini dedin mi? Sahi sen martı’ya simit atarcasına, Çıkıp bir şehrin tepesine.... Şiirler fırlattın mı?,Meçhulun gemisine. Abdessiz girdiğin yürekten,Töve ile çıktın mı?.. Ben çıktım. Aralık bırakılan kapıya eyyüllü ekip Nadasımdan hüznü toplayıp,basıp b/ağrımın sen yanına Gittim... Ne ardım kaldı,ne de dağılmadık bir yakam Yaka paça fırlatılmıştım,Kirli kentin sokaklarına, Yorgun şarkıların kanadığı kaldırımlara bırakıldı öksüz bakan gözlerim. Varoş bakışlı şehrin kaldırımlarında arama ben izlerini Leyla masumiyetiyle,bakma ardım kalmayan yollara. Kalp kırıldı ’’Mecnuna okundu El fatiha’’ Tebessüm et... Ey azizem geçiyor sen ömrün önünden Ömrüm geçiyor seni içinden Tebessüm et!.. Fatiha okurcasına kımıldat dudaklarını Belki çıkmam bu gecenin sensiz sabahına. Asma yüzünü yâr’e dua ile ısmarladığım yâr! Kaldır beni içimden.. Kaldır beni içninden. Serdar Özyanız |