1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1956
Okunma
“vazgeçen bir dosta”
“Geceydi
Bir rüzgârın hışmına uğradım
Ruhum tutunamadı korkuluklara”
Birkaç anıyla yakışmayacak asla
Göğüs kafesime serseri boşluğun
Bir dostu apansız kırıştırıp atıyorsun gibi
Ve gazeteler seni üçüncü sayfalara bile yazmıyor
Çünkü habersiz ve mağrur gidiyorsun
Veda etmeden ve üç ayları beklemeden
Baykuşlar bile duymaz sükutun çığlığını
Melankoli ve siyah kediler moda oldu
Sanatsal bir obje gibi alkışlanır artık
Boğaza düğümlenmiş hırçın kementler
Kimse umursamaz kimsenin yalnızlığını
Şehirde martılar gibidir herkes
Ama yine de niye?
Yaşamaya daha fazla da olsa
Ölüm de muteber bir seçenektir
Tokat gibidir gerçeğin pörsüttüğü yüzün
Cehennemi bedel bilen ağızlara
Yine de bilmiyorlar
En insaflısı bile deliliğine yoracak yaşama küstüğünü
Bazen yücelirken yük olur ruhumuz
Ve hiçbir tat yetmiyor sarraf damağımıza
Tamam, bilmiyorlar; ama niye?
Nice güzel yağmurlar yağdı şehre
Banklar hep boş durup fark edilmeyi bekledi
Bulantılar dirilmek istedi bir çift diri gözde
Ne var ki vazgeçtin acıyı bir daha bir daha ufalamaktan
Yalnızlığı bile terk ettin cömertçe
Ey en olgun bakışı insanoğlunun
Hatırlanır her şey her doğal duruş hatırlanır
Yalnızların ölümü başka bir yalnızlık doğurur
Reva mı ne güzel paylaşıyorduk
Ve sen Boğaziçi Köprüsü
Denize aykırı, ölüme davetkâr
En yalnızların son kurgusu
Oysa kalabalıkları taşımaktan yüksünmüyorsun
Kolay olgunlaşmıyorken gerçek insanlar
Nasıl ittin bir başarıyı daha karanlığa?
5.0
100% (2)