Sakalından bir kıl çekti yaşlı Bilge, “Bu sana değirmen ödüncü!..” dedi Ve devam etti…
— Hayatta farklı bir şey yapmak istersen, Akıntıya karşı yüzmeyi dene Ya da, sol elinle yazmayı! Önce kendi ezberini boz!
— Umudunu kaybetme ki, Güneş gözlerine doğsun! Korkularını tatile çıkar! Unutma, Ölümden öteye yol iki!
— Dahası, İçinin kirini temizlemek için, Banyo suyuna katacağın, Ezgisiyle sözleri sana özgü, En az bir türkün olsun! Karadeniz havaları gibi, Olumlu, Güleğen Ve de oynak…
— Önemli bir görüşme yapacağında, Yakana sütbeyaz bir karanfil tak! Sonuç alsan da, almasan da, Çıkarken masaya bırak!
— İnsanlar, Günlük hayatta yüzde seksen, Beden dilini kullanırlar; Bir boy aynan yoksa da, edin, Yansını severek saygıyla izle! O senin, En muteber, en doğrucu, Eli öpülesi Öğretmenin!
— Diyelim iki yüzün var, Biri asık surat, diğeri güleç, Özünü muhatabın bil, Beğendiğini seç!
— Haa bir de, Parmak izine denk, Dillere pelesenk Tam senlik öğüt, “Kendin ol” diyeceğim amma, Bulunmaz dibi! Yediğin, içtiğin, giyindiklerin Helalinden ve de doğal değilse, Biraz zor gibi!
— Son kelam: İhtiyaç duyarsan özlü himmete! Bir beyaz kıl yeter dilsiz ibrete; Nokta.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
NOKTA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
NOKTA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sayın BİLGE şiirini, adıyla ve yaşıyla maruf şairimiz “yaşlı Bilge”nin şu bilindik söz kalıbıyla başlatır: “Biz bu sakalı değirmende ağartmadık (evlât!).” Böylece öğüt veya hayata dair uyarılarına zemin hazırlayan bir girizgâh yapar. “Son kelâm” ile birlikte toplam sekiz nasihati vardır karşısındaki “meçhul(!)” gence: 1. Ömrümüz ezberler üzerinden sürdürülemez; çünkü tekrara düşmek, yenilenmemek, gelişmenin önündeki en büyük engeldir. Ama, “ezber bozarken” işe kendinden ve kendi hayatından başlamalısın. Meselâ, sana basit gibi gelecek alâlâde alışkanlıklarını değiştirmek niçin olmasın? 2. Umutsuzluğa asla düşme; “her gecenin bir sabahı” vardır! Güneşin her gün yeniden doğduğunu fark etmeli ve hayata sımsıkı bağlanmalısın. 3. Umudu yakalamak seni neşeli yapacak, yüreğini “olumsuzluk”lardan uzak tutacaktır. Bunun için hayatta bir güzellik arayışın, bir ülkün; yani kendine ait bir “türkü”n olmalıdır. 4. İnsan ilişkilerinde içtenliği görünür hale getir; doğruluğu, içtenlikle davranışına ve söylemine kat! Bunu çıkarın için; yani bir iyi sonuç alır mıyım hesabıyla değil, böyle olması gerektiğini bilerek yap! Sonuç olumsuz olsa da, “yakana taktığın sütbeyaz karanfili masaya bırakmış” olursun. Gerçek kazanç, insan ilişkilerinde, doğruluğun ve iyi niyetin(hüsnüniyet) karşı tarafa geçirilmesidir zaten. 5. Beden dili, ruh halimizin izdüşümüdür. Biz, söyleyemediklerimizi bilerek veya bilmeyerek bu “boy aynası”na yansıtırız, O aynadaki, “asıl” sensin; onun “en doğrucu, en muteber öğretmen” olduğunu unutma ve bu asıl kendini sevmeyi önemse. Bu, seni riyadan ve samimiyetsizlikten uzak tutar. 6. Asıl olan öz benliğindir madem, yapmacıktan bir güleçlik iltifat doğurur diye ona yönelme. Hakiki karşılığın “asık suratlı” halinse, başkalarına şirin görünmek derdine düşme; “âlem ne der” kaygısını bırak ve o, asıl halini seç! 7. Bu söylediklerimi harfiyen uygulasan bile yine de “kendin” olmayacaksın, biliyorum. Çünkü “kendin olmak”ın tarifi, hayatta kendin olmaktan ziyade “kendin olmayı aramak”tır! Bu dipsiz ve ömür boyu sürecek bir faaliyettir. Ama bu faaliyete girişmenin cümle kapısı “helâli-haramı ve doğalı-yapayı” birbirinden ayırma çabasını benimsemektir. 8. Hayat yolunda sana rehberlik edecek çok sayıda ibret, hikmet ve mürşit vardır. Şiir, baştan beri “bir beyaz kılın” istiaresiyle konuştu; ibret almak istersen bu bile yetecektir seni ve yolunu aydınlatmaya! Bu şiirin estetik kalitesinden çok, didaktik niteliği amaç olduğundan, tarzını ve üslûbunu belirleyen de, bu yönü olmuştur. Şiir planı klâsik “giriş-gelişme-sonuç” bölümleriyle “fikrin manzumeye dönüştürülmüş” halidir ve tıpkı La Fontaine fablları gibi, bu ölçüler içinde değerlidir. Bana göre manzumeden kurtulup gerçek mânâda şiir olmuş kısım, 4. bölüktür: “ — Önemli bir görüşme yapacağında / Yakana sütbeyaz bir karanfil tak / Sonuç alsan da, almasan da / Çıkarken masaya bırak!” Bütün şiirlerini titiz bir dil işçiliği ile kaleme alan Sayın Bilge, söyleyeceklerini tartıp söyleyerek ve edebiyatı “edebî” kılarak, önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Kendisine, ayrıca bu gayretinden dolayı da teşekkür etmeliyiz.
6. Asıl olan öz benliğindir madem, yapmacıktan bir güleçlik iltifat doğurur diye ona yönelme. Hakiki karşılığın “asık suratlı” halinse, başkalarına şirin görünmek derdine düşme; “âlem ne der” kaygısını bırak ve o, asıl halini seç! 7. Bu söylediklerimi harfiyen uygulasan bile yine de “kendin” olmayacaksın, biliyorum. Çünkü “kendin olmak”ın tarifi, hayatta kendin olmaktan ziyade “kendin olmayı aramak”tır! Bu dipsiz ve ömür boyu sürecek bir faaliyettir. Ama bu faaliyete girişmenin cümle kapısı “helâli-haramı ve doğalı-yapayı” birbirinden ayırma çabasını benimsemektir. 8. Hayat yolunda sana rehberlik edecek çok sayıda ibret, hikmet ve mürşit vardır. Şiir, baştan beri “bir beyaz kılın” istiaresiyle konuştu; ibret almak istersen bu bile yetecektir seni ve yolunu aydınlatmaya! Bu şiirin estetik kalitesinden çok, didaktik niteliği amaç olduğundan, tarzını ve üslûbunu belirleyen de, bu yönü olmuştur. Şiir planı klâsik “giriş-gelişme-sonuç” bölümleriyle “fikrin manzumeye dönüştürülmüş” halidir ve tıpkı La Fontaine fablları gibi, bu ölçüler içinde değerlidir. Bana göre manzumeden kurtulup gerçek mânâda şiir olmuş kısım, 4. bölüktür: “ — Önemli bir görüşme yapacağında / Yakana sütbeyaz bir karanfil tak / Sonuç alsan da, almasan da / Çıkarken masaya bırak!” Bütün şiirlerini titiz bir dil işçiliği ile kaleme alan Sayın Bilge, söyleyeceklerini tartıp söyleyerek ve edebiyatı “edebî” kılarak, önemli bir misyonu yerine getirmektedir. Kendisine, ayrıca bu gayretinden dolayı da teşekkür etmeliyiz.