Düşerken Hüzünlüdür Her YaprakHiç anlatılmazdı eskiden yaşanırdı sonbahar bağbozumu asma yaprakları arasında tabakadan çıkarılan tütün sarılırdı sevgiliye sarılır gibi parmaklar arasına çekilen her nefes ısıtırdı ciğerleri hazırlanırdı kışa insan toprağı kurumuş gazel yaprakları kaplardı zor gelirdi gurbet uzaksan sevdalının yüreğine utanırdı bazen insan ağaç dallarının çıplaklığına bozulan kuş yuvalarına esen rüzgârın üşüten beden uzaklığına güneş son can havliyle ısıtırken yeryüzünü pastırmalar sucuklar duvarlara dizilir elma armutlar dilimlenip serilirdi dama ansızın çıkıp gelecek yar gibi kuruması beklenirdi ve yeryüzünü ölüm korkusu sarardı bir daha uyanmayacakmış gibi toprak yarı aç yarı tok da olsa umutluydu her can her canlı yarına gökler kefeni giyip mateme bürünürken ağlardı ıslanırdı ayak bastığın her yer pikaplar tamir edilip taş plaklar temizlenirdi uzun kış gecelerine şaraplar dizilirken aşk kokulu mahzene oyalı mendil kanaviçeler gergefte işlenirken ayazdan ölmezdi hiçbir çocuk evsiz kul kalmazdı dışarıda ayıplanırdı konu komşu aç gezen birine bir lokma ekmek bir avuç buğday ayrılırdı sokakta başı boş hayvana çatıdaki güvercine pencere önünde kanatlarını çırpan serçeye hiçbir serçe düşünmezdi kar yağarken açlıktan öleceğim diye dökülen bir damlacık göz yaşına |