puslu yansımaların geçirgenliğin de heybetli karaltılardı tutunduğun...
inanan bir kaç insan dudak kenarında tutulan ve yutulan onca sözcük kristal yalanlar bilmem kaç şiddetinde gerçekten düştün mü hiç kilometrelerce frekans içi dalgalanma etkisi dualite çözülüyor ve dişlerin zangır tısı kutsal ayini dünün
sığınmak dalgaya laciverdin içinde
en büyük trajedi kendine ettiğindi...
kimse çok mutlu değildi kimse beklentilerine kavuşmamıştı
adımlarken kir ve pasın içinde çürümüşlüğe söylenmek bahane en güçlüsünden dibe batan ve sona yuvarlanan her şeyde izi vardı gerçeğin cisminde varlık, isminde yokluk sa dokunan yıkılır bilmelisin kibrin kolayca ekseninde buz tutan hayale dalıyorsun gölgen aynada soluk alırken diğer nefesinle saçılıyor direnç her yere sonrası egon hazzın kucağında
görüşü aşan kutupluluk ellerin ve gözlerinde sefil yabancılık selamlıyorum geceyi ey gece! sakla beni koynuna
aklın girdabına yerleşen hiçliği tutup çıkarıyorum kınından kaç ölümü içmiştim oysa tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum suskunluk kan ter içinde
kaçamadığın ve ardına bakamadığında bunalıyor zaman
ilerledik belki de çok solup giden aşklar sığmıyor ömre dünün içinde duruyor açmamış tomurcuklar unuttuğum hisler adını defterden sildiğim kişiler hatıranın içinde zor anlar... affet tanrım! bildiklerim bilmediklerimin şahididir
sisin içinde dirilmeye çalışıyor cılız siluet büründüğü sessizlikle vuruyor ıssızlığı hakimiyet kanamıyor sözcükler ne kazanan, ne kaybeden yok! donup kalmış hissiz saatler tek başınalıkmı yoksa yaşamak mı bir omza sarılmadan öylece? sefil suretler için mi öyküler? başka veçhelere sığar mı bildiklerimiz? kukla vücutlar... koşan zaman... kırık öykülerle... kelebeğin kanadında hayat şeffaf bir zarla kaplı göremediğin hakikat neden kendimi oynayamıyorum tanrım? neden boşalıyor gözlerimden yağmurlar gün ışığını beklerken; geceye kavuşmak neden?
yanılgı her yerde aynı biliyordum bilmediğim; adımlayamadığım aynı yolu bir solukta alev soluyor sözcükler kimse vurulmuyor ölüme sığınanlar zaten ölü... şehir donuk, kaldırımlar mat sokakta olağan haller sarmaşık mevsiminde boşalıyor kent gözlerimde kayboluyor uğultular sessizliğin içinde...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
aklın girdabına yerleşen hiçliği tutup çıkarıyorum kınından kaç ölümü içmiştim oysa tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum suskunluk kan ter içinde
kaçamadığın ve ardına bakamadığında bunalıyor zaman
Bu kalem Mahir. .. Şiirde. .. Ben de kutladım.. Yüreğine sağlık Ömrüne bereket mahir kalem Tebriğimlesin Saygılarımla selamlıyorum Kul Figani Saygılarımla
aklın girdabına yerleşen hiçliği tutup çıkarıyorum kınından kaç ölümü içmiştim oysa tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum suskunluk kan ter içinde
kaçamadığın ve ardına bakamadığında bunalıyor zaman
Bu kalem Mahir. .. Şiirde. .. Ben de kutladım.. Yüreğine sağlık Ömrüne bereket mahir kalem Tebriğimlesin Saygılarımla selamlıyorum Kul Figani Saygılarımla
“aklın girdabına yerleşen hiçliği tutup çıkarıyorum kınından kaç ölümü içmiştim oysa tenine düşen tek gölgeyi öpüyorum suskunluk kan ter içinde…” Sanki fani bir yürek değil bu çılgın imgeler ! Ne sedalar fışkırırmış meğer elmas madeni gibi bir yürekten “Suskunluk/lar/kan ter içindeyken !...
“ilerledik belki de çok solup giden aşklar sığmıyor ömre dünün içinde duruyor açmamış tomurcuklar…” Onlar da şahlanır bir “Hiç” gün gelince, “Solup giden aşklar” patlatırken ömrü erkence Üstelik daha o “Açmamış tomurcuklar” Hala yaşarken dünlerin yüreğinde Ve de özgürce !...
“affet tanrım! bildiklerim bilmediklerimin şahididir…” Delicesine romantik bir yürekten çok büyük sesler titreşmektedir O hem delicesine de realisttir İki karekter birleşince olağanüstü sözler yükselir Huşu ile dinletir ve öğretir….
“kelebeğin kanadında hayat şeffaf bir zarla kaplı göremediğin hakikat neden kendimi oynayamıyorum tanrım? neden boşalıyor gözlerimden yağmurlar gün ışığını beklerken; geceye kavuşmak neden?...” Neden…Neden…Neden ???... Geldiğiniz için “kelebeğin kanadında” Şiirsellik duygularından da çok ötelerden İşte o yüzen, “Boşalıyor yağmurlar gözlerinizden” Çünkü bir şey vardır zamanlar boyu sancılı yürek denen…
“cisminde varlık, isminde yokluk sa dokunan yıkılır bilmelisin kibrin kolayca ekseninde buz tutan hayale dalıyorsun…” Harika ve de şahikalığa her zaman göz kırpıp duruyorsunuz Anlak duvarını bile sızımsızım sızlatıyorsunuz ! İmgelerinizle hani biraz da insafsız olmuyormusunuz ???...
Tıka basa ilham deniziniz de boğuldum ! Bu kez unuttuklarımı yazıp durdum Hatırladıklarınızın içinde ise zaten kendim yoktum Doyasıya şiir gibi şiir okudum Şiir şiir doldum Yaşadığınız çevreden kendime göre Etkileyecek bazı sebepler buldum, Sanırım "Bodrum…! Bodrum…!!!..."
Sunduğunuz tüm güzelliklere Candan T E B R İ K L E R İ M İ uzatıyorum !!!..
Onatça tarafından 9/12/2014 12:36:48 PM zamanında düzenlenmiştir.
yanılgı her yerde aynı biliyordum bilmediğim; adımlayamadığım aynı yolu bir solukta alev soluyor sözcükler kimse vurulmuyor ölüme sığınanlar zaten ölü... şehir donuk, kaldırımlar mat sokakta olağan haller sarmaşık mevsiminde boşalıyor kent gözlerimde kayboluyor uğultular sessizliğin içinde... ... ... Anlamsızlıkların içinde bir anlam arayışındayız şair ama çoğu zaman bulunamıyor o anlamlar... Çok güzeldi dizeleriniz...Yaşadığımız dünyanın gerçeklerinin bir yansımasıydı adeta.
Bir rakkase dans ediyor usulca
Yeri topukluyor inceden
Huşu uyandırıyor gönüllerde
Kutlamak abesle iştigal midir?
Kaygım bu.
levent taner tarafından 4/16/2015 10:22:01 AM zamanında düzenlenmiştir.