öp ve yeniden doğur
Gecenin her üçünde yarı ürkek yarı baygın
başsız dağlarda ölmeyi düşündüm cebinde üç-beş kağıt yere batmayan sarayların altında dünü yok bugün karnı tok olanlar nereden bilsin anneme doğru mai gecenin dördü; kirli deli gömleğimle cebimde hücum şırıngası biraz ürkek biraz yarı baygın öbürüm döne döne çıkışı kalan katları "Anne kapının zincerlerini aç peşimde parmakları gevşemiş onsekiz iri adam var kurt kulakları pörsümüş eğer yakalarsa alttan almaz taranalım vuralım sezgisiyle taşak geçer o incedayı piç gülümsemesiyle Anne otomatı yak inan demir çubukları sevmiyorum parmaklarım birleşiyor uçlarında bir hışırtı büyüyor kanı solsun diye eşek sudan gelinceye kadar otların sarardığı yere uzatılıyorum içimin sisli duraklarından kuşlar havalanıyor biliyorum bir daha dönmeyecek kanat kırışları ruhun huzur yakasında iki elim kalacak "Anne beni hangi saatlerde doğurdun bilmiyorum ama tamda bu saatlerde boğmanı isterim ölüm nöbetleri ağzıma kusarken uzaklar uzaklarda yaşarken gideceğim --ey kirpiksiz gece yarıları yağmurlar denizlere yağarken başı boş bir çağlayanın köpüklerinden doğuyor zafer ve ölümsüzlük artık şırıngamda saklı hücum acının öte yakasına vurulmuş kalmış annemin beyaz entarisi sularda kalmış düşün beyaz harmanisi sularda --bin yıllık gölgeleri başka büklümde hatmetseydik. |