0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1034
Okunma
Deniz’de boğulan bir martı gibi
Ölümü susturdum içimde
Tenime işleyen is kokusu
Bir kan yatağı gibi çoğalırken yüreğimde
Parmak uçlarıma inen sızılarımı
Göğsüme bastırarak dindirdim
Uzayan killi sakallarım da gizlediğim
Örselenmiş matemlerimle yas tuttum
Acıyan, kanayan yüreğimi
Dişlerimin arasında sıkıp sıkıp gevşeterek
Ölü bir mezara şiirler yazdım yıllarca
Ve dili kendine yasaklanmış bir şehrin
Ağrıyan başına yastık yaptım acılarımı
Tüm ışıkları göğüs kafesimde söndürerek
Rüzgarın uğultusu çoğalırken
İçimde esen fırtınaya direndim
Ayaklarım bir direnişçinin ayakları gibi
Dimdik dursa da bedenimin altında
İlk yaptığım eylemde
Yaka paça sınır dışı ediliyordum
Ömür boyu yasaklanmış bir şehre mülteci kalarak
Bir buluttan hızla inen yağmur damlası gibi
Veda ettim tüm mutluluk kokan gökkuşağıma
Renklerin azizliğine uğradım
Siz bahar sandınız
Ben öldüm
Buğday başakları boy verirken dizlerimde
Boğazına kadar çamura batan bir acıyı susturdum
Temmuz sıcağında karla karışık yağarak
Şimdi suratı hiç gülmeyen ben
Sıvası dökülmüş bir duvara anlatıyorum yaşadıklarımı
İçimde kanayan bir yara gibi susarak
Oysa ne güzel bir hediyeydin
Allah’ın yüreğime yazdığı
Ki ben de hiç ihanet etmedim
Sadece şükrettim
Sabrederek
Şimdi içime dokunan bir şiir gibisin
Kendimi sende idam ediyorum
Taburemde ayak izlerin
Sırtımda parmak izlerin
Yüreğimde acıların dururken
Ölümden sonraki ilk durağım ben
Yaşarken uğra bana
Sonra bir ben daha yok bu hayatta.
İbrahim Dalkılıç
06/07/2014
19:00/izmir
5.0
100% (3)