Ölümden Sonraki İlk Durağım Ben
Deniz’de boğulan bir martı gibi
Ölümü susturdum içimde Tenime işleyen is kokusu Bir kan yatağı gibi çoğalırken yüreğimde Parmak uçlarıma inen sızılarımı Göğsüme bastırarak dindirdim Uzayan killi sakallarım da gizlediğim Örselenmiş matemlerimle yas tuttum Acıyan, kanayan yüreğimi Dişlerimin arasında sıkıp sıkıp gevşeterek Ölü bir mezara şiirler yazdım yıllarca Ve dili kendine yasaklanmış bir şehrin Ağrıyan başına yastık yaptım acılarımı Tüm ışıkları göğüs kafesimde söndürerek Rüzgarın uğultusu çoğalırken İçimde esen fırtınaya direndim Ayaklarım bir direnişçinin ayakları gibi Dimdik dursa da bedenimin altında İlk yaptığım eylemde Yaka paça sınır dışı ediliyordum Ömür boyu yasaklanmış bir şehre mülteci kalarak Bir buluttan hızla inen yağmur damlası gibi Veda ettim tüm mutluluk kokan gökkuşağıma Renklerin azizliğine uğradım Siz bahar sandınız Ben öldüm Buğday başakları boy verirken dizlerimde Boğazına kadar çamura batan bir acıyı susturdum Temmuz sıcağında karla karışık yağarak Şimdi suratı hiç gülmeyen ben Sıvası dökülmüş bir duvara anlatıyorum yaşadıklarımı İçimde kanayan bir yara gibi susarak Oysa ne güzel bir hediyeydin Allah’ın yüreğime yazdığı Ki ben de hiç ihanet etmedim Sadece şükrettim Sabrederek Şimdi içime dokunan bir şiir gibisin Kendimi sende idam ediyorum Taburemde ayak izlerin Sırtımda parmak izlerin Yüreğimde acıların dururken Ölümden sonraki ilk durağım ben Yaşarken uğra bana Sonra bir ben daha yok bu hayatta. İbrahim Dalkılıç 06/07/2014 19:00/izmir |