GÜN AYMAKTA ÜSTAD...
gün aymakta üstad
göğün yüzüne sabah ezanları sürülmekte ve bir bir okunmakta yalnızlığın şeceresi... karanlık dediğin nedir ki bir şiire bile yetmiyor bugünlerde bir nefeslik iç acılarının tamamına bile eş değil... oysa sancılar öyle mi üstad gününe geceyi ularsın geceyi vuslatsız bir sabaha bir daha seversin acıyı bir daha... bir yetmez olur insan olana bin senelik kahır birikir avuçlarında imbiklerinden süzersin yalnızlığını süzülürsün kendi içinde kimse bilmez seni, sen bile bilirsin de bilmezden gelirsin üstad, bilinmezden gelindiğini... gün aymakta ve yıkanmakta güneş kuşluk vaktine kadar yine aynı yerden yine kaldığı yerden devam eder usülsüz sancılar kesilmez ardı arkası üstad zamansız girer beynimin oluklarına ve zamansız geçer zaman mevsim geçişlerinin farkında olurum sadece bir de sabah ezanlarının... serçeler geçiyor pencereme yakın bir yerlerde perdelerim aralanmıyor uzuncadır bir ses düşmüyor rahleme bir alacalık iniyor duvarlarıma belli ki güneşe yakın saatin kadranı bilirim üstad bilirim, bilinmezliğimi.... ne var ki alnımdakinden öteye gitmiyor hiçbirşey... gün aymakta alnımı yerine koymalıyım üstad güne,zamana ve sancılarıma rağmen... 1 temmuz 2014 ayşe ışık uyanık |
Bırak saraylarda mermer olmayı, toprak ol bağrında güller yetişsin
kara gün dostu ol seninde kara gününde dostların derdine yetişsin
şu iki ezan arası ömürde zerre kadar kapılma maddiyat hastalığına
yaradanın varlığında var ol ki derdine mevlanın merhameti yetişsin