Gözlerimde saklıydı bayrağımın al rengi Gök mü yağdı içine kirpiğimden döküldü Gölgesinde kazandık girdiğimiz her cengi Rüzgârda salınırken gönderinden söküldü. Lânet olsun boyuna yerinden indirenin! Lânet olsun soyuna içine sindirenin!
Ana kuzusu dedik sizlere de ağladık Bu muydu karşılığı, şerefsiz! Kıymet bilmez! O bayrağın bağrını kanımızla dağladık Ay yıldızı göklerden ecdadın bile silmez. Kırmızıya yeşile sarıya lânet olsun! Sana evlat diyecek karıya lânet olsun!
Atanızla el ele kan döktük toprak için Kız alıp vermedik mi, akraba olmadık mı? Hepimizin şanıydı nasıl kaldırdı için Beraber çarpışarak bir sin’e dolmadık mı? Lânet olsun özüne yerinden indirdiysen! Lânet olsun sözüne içine sindirdiysen!
Bayrak bize şereftir bayrak bize onurdur Ötesi var mı başka ölürüz be ölürüz! Gücün var mı göklerde salınan kanı durdur Gem vurulmaz bu aşka ölürüz be ölürüz! Eşkıyadan türeme havana lânet olsun! Ateş olsan ne yazar davana lânet olsun!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
LÂNET OLSUN BAYRAĞA EL UZATANLARA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
LÂNET OLSUN BAYRAĞA EL UZATANLARA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İçe ve dışa ait bütün vasıflarıyla Şiiriniz halis Türk şiiridir. Türk ruhuna Türk dilinin temsiliyle süs ve gösterişten uzak canlı olan uslup sadeliğini ve tabilîğini kaybetmeden duygumuza hitap etmektedir. Geniş düşünceli zeki görüşlü kaleminizi tebrik eder, Saygılar sunarım…
Kabul Buyurun Lütfen; = BAYRAĞIM = Kanımsın, canımsın kalbimde sevgin, Seninle yoğrulmuş, özüm bayrağım... Bilmem nasıl desem, aşkımı sana; Anlatmaya yetmez, sözüm bayrağım… = Dalgalan göklerde, selam durayım, Gözyaşımı al rengine süreyim, Bir can yetmez sana, bin can vereyim, İçimde ateşim, közüm bayrağım… = Yediden yetmişe, el âlem duysun, Şad olan yüreğim, emrine uysun, Gönlüm helak olsun, sevgine doysun, Yalnız sana geçer, nazım bayrağım… = Üzmesin hiç seni, kem göz, kötü dil, Ey benim kartalım, şunu iyi bil, İstersen uğrunda, yalnız ben değil, Can verir oğulum, kızım bayrağım… = Binlerce şehidim, yatarken yerde, İstiklal Marşı'mı söyler seherde, Gururla doluyum, sen ki göklerde, Güldükçe diniyor, sızım bayrağım… = Kader bir gün şehit ederse beni, Üstümden hiç eksik etme gölgeni, İstediğin yere dikmezsem seni, Kör olsun her iki gözüm bayrağım… = Savaşta barışta, sen varsın önde, Hilâlini süsler yıldızın önde, Ölsem de hiç dinmez, bu sevda bende, Namusum, şerefim, yazım bayrağım… = Kucaklarsın dalga dalga bizleri, Güldürür zaferin asık yüzleri, Gökleri süslersin ezelden beri, Destanını söyler, sazım bayrağım… = Önderim Atatürk, Türk olmak şanım, Cumhuriyet benim, kutsal nişanım, Bu vatan uğruna, vermezsem canım, Zehrolsun aşıma, tuzum bayrağım… Kalmasın dünyada, tozum bayrağım… = MEHMET KAHVECİOĞLU
Kesinlikle yanlış anlasılmıyorsunuz...Evet haksızlık, büyük haksızlıklarıda böyle dillendire hilseydiniz.
Evet ben küçüğüm yaşım 30 ben bu ülkede hic insana haksızlik edilmedigini gördüm.Daha dün konustukları dil için binlercesi gömuldü.Yazık !
'Büyük insanların büyük düşünceleri' ve kanun koyarlar, onlar bilmeden !''
Ölümsüz düşünceler,ölümlü bedenleri terk ettiğinde asıl savaşlar o zaman başlar . Savaşı kimin kaybettiği yada kimin kazandığı önemli değil ; Önemli olan,düşüncesi uğruna ölenlerin ardından kalanların ,hangi düşüncelerle yeniden Savaşacakları değil mi?
ve yaşadığınız bin yıllık toprakları terk edeceksiniz !!!
Ayıpladım defalarca defalarca kendimi...Kendimi kendi kelimelerimle dövmek,yerden yere vurup tekmelemek ama kimse görmeden,kimse duymadan.Kapı arkasında sıkıştırılmış bir yabani gibi.
Hepimizin kapıları çalındığında elimize birer kağıt parçası sıkıştırıldı.Yatağından henüz yeni kalkmış küçük çocuğumun uykulu gözleriyle bana bakması,belkide günler boyu sürecek yolculuğumuza değil;yıllar boyu sürecek karşılıklı nefretin,çaresiz ve isteksiz göçün,sorularla dolu çuvalı sırtımıza vuran ölüm seyriydi.
Dillerinde hürriyet aşkı, ceplerinde paranın sarhoş hali....Meydanlarda kalabalıklara •akıl•larını satanlar, uykularında kendilerini birer hürriyet şehidi ilan eder, mest olurlar . Gün gelir kitaplar açıldığında ,kendilerini aslan diye tanıtanların aslında aslanın tarifinden düşen nankör kediler olduklarını çok iyi bilirler...Şimdi bayrak uğruna , aynalardaki düşmanlarla kavgaya tutuşanlar ,dün gölgelerini bir kılıç darbesiyle yere sermiş, keyiflenmişlerdi...Ne tuhaf değil mi, benim gölgemde hep yerlerde :) (★ TC Maybull Can ★) diyeyim ki boynum vurulmasın
daha gençsin, dünyayı tanımıyorsun, hele bir canın yansın, hele bir haksızlığa uğra, hele bir de karşı koyacak gücün olmasın iyilik dileyen dillerden neler döküldüğünü görürsün. Bu sözüm başına gelsin anlamında değil, gelenlerin hallerini anlatmak içindi sözüm. Yanlış anlamayasın, gerçi alıştım da yanlış anlaşılmaya.... Hele de burada....
bir şey gözden kaçırılıyor insanı öfke girdabına sokuyorlar sonra insanda ölçü mihenk aranılıyor ölçü mantık o anda mümkün değil o yüzden öfkeli anımızda pek bir şey yapmamak lazım geliyor çünkü dizginler bizim elimizden çıkıyor bir de biriisinin hatasıyla başkaları muaheze olunmaz-velatazıruvazıratün........... ayeti hükmünce azınlığın azınlığı olan azgın bir terör örgütünün günahı masum sindirilmiş cahil bir topluma kavime fatura edilemez tebrikler selamlar
yazdığım ve açıklamam yeterince anlaşılmadı sanırım. Bayrağı yere indiren teröriste ve ona izin veren bizim komutanlarımızaydı sözüm. kabahat küçük kalır bu eylemde, bu suçu işleyenlere söyledim herşeyi, sözümü de geri almıyorum. İnsanları kimliklerine, dinlerine ve mezheplerine göre sınıflandıran birisi değilim. Madem ki hepimiz bu vatanda yaşıyoruz, ekmeğini yiyoruz hepimiz aynıyız, neden bazıları bölmeye çalışıyor? Sözüm teröriste, pkk da olsa, işııd da olsa başkası da olsa....
Ancak hain olanlar büyüyüp ekmek yediği yere ihanet ederler besle kargayı oysun gözünü derdi dedem yaşamış olsaydı gerçekten çok üzücü.Ve onla kalmadılar devamda ediyorlar edecekler gibi .Allah milletimizi devletimizi tüm soydaşlarımızı korusun Bayrağımıza Uzamnasın hiçbir el.Kutlarım SYDNEY den selam ve dua ile.
********************************************************************************************************* Toplum ve insan 23 nisan Aydın Boysan 1/5 - YouTube ► 10:01► 10:01 www.youtube.com/watch?v=ysaWxSwCw1E 7 May 2012 - bay renkli tarafından yüklendi Toplum ve insan 23 nisan Aydın Boysan 1/5. bay renkli•118 videos ... Yedi by Cenk Baysan 482 views ... & Rakı Duası Yapan Gencler Ve Allah'ın Emri - YouTube ► 1:32► 1:32 www.youtube.com/watch?v=ICyov7XYN88 o 27 Mar 2009 - samanpan tarafından yüklendi sövmeyin kardeşlerim!!! bilmiyorlar bir insan içki içerken besmele dahi çekse kafir olur... anlatan yok gençlere ... *********************************************************************************************************
Lanet olsun demek,
இܓ Allah’ın rahmetinden uzak olsun demektir. Lanet etmek, beddua etmek iyi değildir. Çünkü hadis-i şerifte, (Bir kimse lanet edince, lanet edilen buna müstahak değilse, kendine döner) buyurulmuştur. (Beyheki) இܓ இܓ İbni Mübarek hazretleri, çocuğunu şikayet edene, (Çocuğa beddua ettin mi?) dedi. O da, evet deyince, (Çocuğun ahlakını sen bozdun) buyurdu.
இܓ Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Bir babanın duası, ilahi hicaba erişir ve bu hicabı da aşar.) [İbni Mace]
இܓ (Ana-babanın çocuğuna ve mazlumun zalime olan bedduaları, red olmaz.) [Tirmizi]
இܓ (Kendinize, malınıza ve çoluk çocuğunuza beddua etmeyin! Duaların kabul olduğu bir saate rastlar da bedduanız kabul olur.) [Müslim]
இܓ Kötü ana-babanın, suçsuz ve iyi olan çocuğuna yaptığı beddua kabul olmaz. Haksız olarak yapılan beddualar kabul olmaz. இܓ Rahmet Peygamberi; Diğer Peygamberler, kavimlerine lanet ettikleri halde, Peygamber efendimiz bir savaşta, kâfirlerin yok olması için dua etmesini istediklerinde, (Ben lanet etmek için, insanların azap çekmesi için değil, herkese iyilik etmek için, insanların huzura kavuşması için gönderildim) buyurdu. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Seni âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik)buyuruluyor. (Enbiya 107) இܓ Peygamber efendimiz, genel bir beddua, lanet etmedi. Ancak lanete müstahak olan bazı gruplara lanet etmiştir. Hadis-i şeriflerde (Allah lanet etsin!) denilen zümrelerden bazıları şunlardır: இܓ (Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!) [Hakim]
இܓ (Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!) [Buhari]
இܓ (Rüşvet alıp verenlere Allah lanet etsin!) [İbni Mace] இܓ (Eshabıma sövenlere Allah lanet etsin!) [Hakim]
இܓ (Zekat vermeyenlere Allah lanet etsin!) [Nesai] இܓ (Ana-babasına lanet edene Allah lanet etsin!) [Müslim]
இܓ (Lutilere Allah lanet etsin!) [Beyheki] இܓ (Zalim âmirlere, fasıklara, sünnetimi yıkan bid’atçilere Allah lanet etsin!.) [Deylemi]
இܓ (Altın ve gümüşün kuluna paraya tapana lanet olsun!) [Tirmizi] இܓ (Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun!) [Ebu Avane]
இܓ (Hanımını anasından üstün tutana lanet olsun!) [Şir’a] இܓ (Sadaka vermeye engel olana lanet olsun.) [İsfehani]
இܓ (Kızını fasıkla evlendirene lanet olsun.) [Şir’a] இܓ (Ölü için ağlayana lanet olsun.) [Ebu Davud] இܓ Kur’an-ı kerimde, Ebu Leheb için, (Onun eli kurusun) buyuruldu. Ebu Leheb’in oğlu Uteybe, (Tebbet) suresi gelince, Resulullah efendimize hakaret etti. Üzülen Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, buna bir canavar musallat eyle!) dedi. Ebu Leheb’in oğlu Uteybe Şam’a giderken, bir gece arkadaşlarının arasında yatarken, bir aslan gelip arkadaşlarını koklayıp bıraktı. Sıra Uteybe’ye gelince onu parçaladı. Sol eliyle yemek yiyen birine de, (Sağ elin ile ye) buyurdu. (Sağ kolum hareket etmiyor) diye yalan söyledi. Bir Peygamber ile alay eden bu kimse için Resulullah, (Sağ elin artık hareket etmesin) buyurdu. Peygamber efendimizin buna benzer bedduaları vardır. Diğer insanların ibret almaları ve hidayete kavuşmaları için böyle mucizeler vaki olmuştur.
இܓ Allah’ın lanet etmesi; Allahü teâlâ da lanet etmiştir. İşte âyet-i kerimeler: இܓ (Allah’ın laneti inkâr edenlerine üzerine olsun.) [Bekara 89]
இܓ (Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.) [Bekara159]
இܓ (Âyetlerimizi inkar edip kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah’ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onlaradır.) [Bekara 161]
இܓ (Allah inkârları yüzünden onlara [yahudilere] lanet etmiştir.) [Nisa 48]
இܓ (Bir mümini kasten öldürenin cezası, içinde ebediyen kalacağı Cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.) [Nisa 93]
இܓ (Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lanetledik.) [Maide 13] இܓ (Yahudiler, Allah’ın eli sıkı dedikleri için lanet onlara.) [Maide 93] இܓ (Allah’ın laneti zalimlerin üzerine olsun!) [Araf 44]
இܓ (Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve inkârcılara, ebedi kalacakları Cehennem ateşini hazırlamıştır. Allah lanet etsin! Onlara devamlı azap vardır.) [Tevbe 68] இܓ (Bozgunculara lanet olsun.) [Rad 25] இܓ (Allah ve Resulünü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etmiştir.) [Ahzab 57]
இܓ Büyüyünce ne olmak istersiniz derlerdi Cevap vermek zor gelir susardım söylemezdim. Zaman geçti büyüdüm hayat dersimi verdi Görseydim bu halimi büyüyeyim demezdim. Eskidim yıpratıldım kırıldı tekerleğim Sorsalar şöyle derdim; çocuk olmak dileğim. இܓ
*Afet Kırat*
இܓ (Hastalar Risalesi) Yirmi Beş DevâdırஇܓİHTAR VE İTİZAR இܓ
இܓBu mânevî reçete, bütün yazdıklarımızın fevkinde bir süratle Haşiye telif edildiği gibi, hem umuma muhalif olarak, tashihata ve dikkate vakit bulmayarak, telifi gibi gayet süratle, ancak bir defa nazardan geçirildi. Demek, müsvedde-i evvel hükmünde müşevveş kalmıştır. Kalbe fıtrî bir surette gelen hâtırâtı san'atla ve dikkatle bozmamak için, yeniden tetkikata lüzum görmedik. Okuyan zatlar, hususan hastalar, bazı nâhoş ibarelerden veyahut ağır kelimelerden ve ifadelerden sıkılıp gücenmesinler, bana da dua etsinler.
இܓ BİRİNCİ DEVÂ இܓ
Ey biçare hasta! Merak etme, sabret. Senin hastalığın sana dert değil, belki bir nevi dermandır. Çünkü ömür bir sermayedir, gidiyor. Meyvesi bulunmazsa zayi olur.Hem rahat ve gafletle olsa, pek çabuk gidiyor. Hastalık, senin o sermayeni büyük kârlarla meyvedar ediyor. Hem ömrün çabuk geçmesine meydan vermiyor, tutuyor, uzun ediyor-tâ meyveleri verdikten sonra bırakıp gitsin. İşte, ömrün hastalıkla uzun olmasına işareten bu darbımesel dillerde destandır ki, "Musibet zamanı çok uzundur; safâ zamanı pek kısa oluyor."
இܓ İKİNCİ DEVÂ இܓ
Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri müsbet ibadettir ki, namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diğeri menfi ibadetlerdir ki, hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede aczini, zaafını hisseder, Hâlık-ı Rahîmine iltica eder, yalvarır. Hâlis, riyâsız, mânevî bir ibadete mazhar olur. Evet, hastalıkla geçen bir ömür, Allah'tan şekvâ etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivâyât-ı sahiha vardır. Hattâ bazı sâbir ve şâkir hastaların bir dakikalık hastalığı, bir saat ibadet hükmüne geçtiği ve bazı kâmillerin bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçtiği, rivâyât-ı sahiha ve keşfiyat-ı sadıka ile sabittir. Senin bir dakika ömrünü bin dakika hükmüne getirip, sana uzun ömrü kazandıran hastalıktan teşekkî değil, teşekkür et.
இܓ ÜÇÜNCÜ DEVÂ இܓ
Ey tahammülsüz hasta! İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval ve firakta yuvarlanması şahittir. Hem insan, zîhayatın en mükemmeli, en yükseği ve cihazatça en zengini, belki zîhayatların sultanıhükmünde iken, geçmiş lezzetleri ve gelecek belâları düşünmek vasıtasıyla, hayvana nispeten en ednâ bir derecede, ancak kederli, meşakkatli bir hayat geçiriyor. Demek insan bu dünyaya yalnız güzel yaşamak için ve rahatla ve safâ ile ömür geçirmek için gelmemiştir. Belki azîm bir sermaye elinde bulunan insan, burada ticaret ile, ebedî, daimî bir hayatın saadetine çalışmak için gelmiştir. Onun eline verilen sermaye de ömürdür. Eğer hastalık olmazsa, sıhhat ve âfiyet gaflet verir, dünyayı hoş gösterir, âhireti unutturur. Kabri ve ölümü hatırına getirmek istemiyor. Sermaye-i ömrünü bâd-ı hava boş yere sarf ettiriyor. Hastalık ise, birden gözünü açtırır. Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan." İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir. Ondan şekvâ değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek, eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir.
... ... ...
இܓ ON DOKUZUNCU DEVÂ இܓ
Cemîl-i Zülcelâlin bütün isimleri, "Esmâü'l-Hüsnâ" tabir-i Samedânîsiyle gösteriyor ki, güzeldirler. Mevcudat içinde en lâtif, en güzel, en câmi âyine-i Samediyet de hayattır. Güzelin aynası güzeldir. Güzelin mehâsinlerini gösteren ayna güzelleşir. O aynanın başına o güzelden ne gelse güzel olduğu gibi, o hayatın başına dahi ne gelse, hakikat noktasında güzeldir. Çünkü, güzel olan o Esmâü'l-Hüsnânın güzel nakışlarını gösterir.
Hayat, daima sıhhat ve âfiyette yeknesak gitse, nâkıs bir ayna olur. Belki bir cihette adem ve yokluğu ve hiçliği ihsas edip sıkıntı verir, hayatın kıymetini tenzil eder, ömrün lezzetini sıkıntıya kalb eder. Çabuk vaktimi geçireceğim diye, sıkıntıdan ya sefahete, ya eğlenceye atılır. Hapis müddeti gibi, kıymettar ömrüne adâvet edip, çabuk öldürüp geçirmek istiyor. Fakat tahavvülde ve harekette ve ayrı ayrı tavırlar içinde yuvarlanmakta olan bir hayat, kıymetini ihsas ediyor, ömrün ehemmiyetini ve lezzetini bildiriyor. Meşakkatte ve musibette dahi olsa, ömrün geçmesini istemiyor. "Aman güneş batmadı, ya gece bitmedi" diye sıkıntısından of, of etmiyor. Evet, gayet zengin ve işsiz, istirahat döşeğinde her şeyi mükemmel bir efendiden sor, "Ne haldesin?" Elbette, "Aman vakit geçmiyor; gel bir şeş beş oynayalım. Veyahut vakti geçirmek için bir eğlence bulalım" gibi müteellimâne sözleri ondan işiteceksin. Veyahut tûl-i emelden gelen, "Bu şeyim eksik; keşke şu işi yapsaydım" gibi şekvâları işiteceksin. இܓ
இܓHastalara bir merhem, bir teselli, mânevî bir reçete, bir iyâdetü'l-marîz ve geçmiş olsun makamında yazılmıştır. இܓ
இܓBeyaz Dilekçe´den -இܓ Bahattin KARAKOÇ... இܓ ► 4:33► 4:33 www.youtube.com/watch?v=Eo7G7K7ORH4 30 Nis 2010 - zeydkaan tarafından yüklendi İbrahim Halil ÇETİNER - Beyaz Dilekçe´den - Bahattin Karakoç... Mehmed Emin Ay Beyaz Dilekçe by ...
இܓBayrağımız, İmanın ve İslamın şartlarını , iman dolu göğüsleriyle ANA VATAN için can veren şehitlerimizi temsil eden çok mukaddes bir simge …Bayrağımızı yerlere indirip ayaklar altında çiğneyenlerde var, şeref diye göklere yükseltenler de var …bunu da İSLAMi yaşam belirler… Ve ALLAH (c.c) en iyi bilir… இܓ
Şimdi de bunların kökenine ve ilk anlamlarına bakalım.
karı(1), Eski Türkçede ka (yakın, akraba) diye bir kelime vardır. Ve bu kelimeden –rı isimden isim yapma eki ile “yakın olan, yakında bulunan, en çok yakın” gibi anlamlara gelen “ka-rı” kelimesi yapılmış. Şimdi düşünün bir kere “bir erkeğe acaba karısından daha yakın” kimse var mıdır? Erkeğin karısı, anasından, babasından, kardeşinden vs. daha yakındır. Bu yakınlığı eskiden Arapçadan alınmış bulunan “karabe / karabet”ile ifade ediyorlardı. Evliliği de “karabet kurmak” deyimiyle… Bizdeki “karı-koca olmak”la aynı anlama geliyor. Burada yeri gelmişken bir de şu “koca(1)”e bakalım. Eski Türkçede kuç-mak (kucaklamak, sarmak”kelimesi var. İşte bu “erkek eş” anlamındaki “koca” da buradan gelmekte, kuç-a > koç-a / koca “kucaklayan, saran ve koruyan” anlamını taşıyor. Şimdi şu, “karı-koca” ikilemesine iyiden iyiye dikkat edecek olursak şunu görürüz: Kadın için yakına, en yakına kadar gelmiş olan, erkek için de kucaklayıp, koruyan. Bu anlamlarıyla bir ikili oluşturuyor, yani fizikteki elektron ve çekirdek gibi, hani bu ikisi olmazsa bütün bir atomdan söz edilemez ya işte onun gibi. Toplumun en küçük parçasını oluşturuyorlar. Biri yaklaşmaz, diğeri de kuşatmazsa birliktelik mümkün değil, anlamı çıkıyor bana göre. Hani “karı koca arasına girilmez” diye bir atasözümüz bile var ya işte bu bağların güçlülüğünü ifade ediyor bir yanı ile. Şimdi de diğer “karı(2)”ya bakalım: Eski Türkçede “üst üste yığmak, biriktirmek” anlamına gelen “kar-mak” kelimesi var. “Yaş” adı verilen yılları üst üste yığmış, biriktirmiş yani yaşlanmış anlamına gelen “kar-ı”kelimesi de bu kökten –ı fiilden isim yapma eki ile türetilmiş. Ve anlamı “yaşlı” demek. Yine aynı anlamı veren “koca(2)” de var. O da “yaşını doldurmuş, yıllanmış” anlamına gelen “koç”tan geliyor. Bildiğiniz gibi “koç” erginlik yaşına gelmiş erkek koyun demek. İkisi de aynı kökten. İşte yaşlı ve iri anlamına gelen “koca(2)” kelimesinin kökü bu “koç”, “koç-a > koc-a” böyle gelişmiş. Üçüncü ‘koca(3)”ya gelince, o da bu ikinciden gelişmiş, doğu Türk devletlerinde kullanılan “bilge adam”anlamındaki “koca” budur. Hani Akçakoca veya Koca eli yer isimlerini veren tarihî kişiliklerin unvanı işte bu kelime. Bu daha sonra bizim dilimizde “hoca” olarak kalmış. Yoksa bizim “hoca” kelimemiz Acemlerin “efendi”anlamına gelen hevâce’sinin eski yazıdaki yazılışı ile “hoca” olmuş değil, o zaten hâce diye telaffuz edilir. . Bir milletin yaşam felsefesini kavramak isteyenler o milletin kelimelerine verdikleri ilk anlamları irdelerlerse daha başarılı olurlar gibime geliyor. இܓ
evet iktidar gol attı nasıl yanii :: dağa giden çocukların anneleri eylem yaptı byu muhteşem bişy tabii görmek isteyenler için
bunun diğer ciheti nedir bayrağa çıkanı ne ederler türkler vurup indirirler değil mi evet kıbrısta yaşadık benzerini
tabii aynı şeyi yapacağımızı umdular çocuğu indirecektik ne diyeceklerdi bakınız buyrun dağa asker göndermeyen anneler hükümet çocuğunu öldürmedi mi ????????
ne olacaktı heh oyunları çok iyi biliyorum.. görmek istemeyenlere bu mevzuyla uğraşmak kalır yanii kıyl-ü kal...
Gözlerimde saklıydı bayrağımın al rengi Gök mü yağdı içine kirpiğimden döküldü Gölgesinde kazandık girdiğimiz her cengi Rüzgârda salınırken gönderinden söküldü. Lânet olsun boyuna yerinden indirenin! Lânet olsun soyuna içine sindirenin!
Ana kuzusu dedik sizlere de ağladık Bu muydu karşılığı, şerefsiz! Kıymet bilmez! O bayrağın bağrını kanımızla dağladık Ay yıldızı göklerden ecdadın bile silmez. Kırmızıya yeşile sarıya lânet olsun! Sana evlat diyecek karıya lânet olsun!
Atanızla el ele kan döktük toprak için Kız alıp vermedik mi, akraba olmadık mı? Hepimizin şanıydı nasıl kaldırdı için Beraber çarpışarak bir sin’e dolmadık mı? Lânet olsun özüne yerinden indirdiysen! Lânet olsun sözüne içine sindirdiysen!
Bayrak bize şereftir bayrak bize onurdur Ötesi var mı başka ölürüz be ölürüz! Gücün var mı göklerde salınan kanı durdur Gem vurulmaz bu aşka ölürüz be ölürüz! Eşkıyadan türeme havana lânet olsun! Ateş olsan ne yazar davana lânet olsun!
Ustaca anlatımdı haz aldım K u t l u y o r u m Yüreğin var oldum :::::::::::::::::::::::::Selam
Ayyıldızlı şanlı bayrağımız için ne söylesek azdır. Çünkü her türlü övğüyü hak ediyor. Bu yüzdende bütün alçakları çıldırtıyor.Zaman zaman dünyanın bu en şerefli bayrağına hak etmediği saldırılar yapılıyor ve bizler seyirci kalıyoruz. İnsanlığın yüz karası bu aşağılık mahluklar er veya geç hak ettikleri akibete uğrayacaklardır.korkunun ecele faydası yoktur. bu şerefsiz mahluklar böyle saldırılar yaparak akibetlerinin şiddeti artırmaktadırlar.
Sana dokunan elleri kıracağım. Kem gözleri yerinden Çıkaracağım. Seni yakanları, bende yakacağım. Dalga dalga, dalgalan sen Sancağım, Ey şerefli, Ayyıldızlı Bayrağım.....
Söylenecek çok şey var aslında...Hiç kimse ve hiç bir şey masum değil...Ebeveyinler ve evlatlar da masum değil..Tam bir şeytan üçgeninin içerisindeyiz...Allah basiretimizi artırsın...Selam-saygı ve dua ile...
Ablam sen benim düşüncelerimi biliyorsun, yazmayayım şimdi deli deli. Ne diyeyim kalemin ve yüreğin dert görmesin yiğit yürekli Anadolu anası. Selam ve saygımla.
Bu ülkede Laz, Çerkes, Boşnak yaşıyor.. Hepside vatanına bağlı bayrağına bağlı güzel insanlar.... Bayrağı indiren bu hainler yüz yıllardır böyle.... Vatanına bunlar kadar ihanet eden bir başka millet yoktur....
Kafirler topluluğu Allah'ın sembolü hilal ve peygamberin sembolü yıldız var diye bir türlü hazmedemiyor Türk bayrağını. Gezi diyerek, Lice diyerek türlü türlü bahanelerle kaos, kriz, darbe denemesi yapıyorlar. Kimi zaman toplanıp Menderes hatırlatması yapıyor, kimi zaman liste çıkarıp kanal, yol, su, elektrik santrali, baraj yapılmasın listesi çıkarıyor. İçimizdeki Ermeni ve Yahudi diasporası, İngiliz kalıntısı zihniyet bütün bunları planlıyor. PKK eylem yapıyor borazanları devleti ve hükümeti hedef alıyor. Sonra insanlar şaşırıyor, bunlar nasıl bir araya geldi, birbirinin tam tersi değil mi diye soruyorlar. İşin doğrusu ortada sadece iki kutup var Müslümanlar ve onların karşısında münafık, müşrik ve kafirler. Küfür tek millettir. İşte bu yüzden kolayca bir araya geliyorlar. Fakat köprünün altından çok sular geçti. Osmanlı ruhu Türkiye'de yeniden canlanıyor. Buna ne İngilizler ne Bizans artıkları ne Alman **ları asla engel olamayacaktır. Soluğu Ricardone'nin dizinin dibinde alan it sürüleri ne kadar havlasa da Türkiye yolundan dönmeyecektir. Sanıyorlar ki darbe, kriz, kaos olursa biz Türkiye'yi ele geçirir, bankaları yine soydurur, Müslüman halkın bütün kazanımlarını yine yok ederiz. Başörtüsü yine yasaklanır, okullardan Kuran ve Siyer dersleri kaldırılır, Türkiye'nin başında da namaz kılan Müslüman bir başkan bulunmaz. Çok hayal görüyorlar çok. Analarından emdikleri sütü fitil fitil burunlarından getiririz. Bu günlerini mumla ararlar.
kalemin daim olsun üstadım.İçimizde yana ateşe su oldu serinletti bu anlamlı manzum eser. Oblar için ağladık sahi...karşılığı buymuş meğer saygılarımla
Ceddinize ve ceddimize rahmet efendim yüreğiniz dert görmesin efendim Bayram sevgimiz sarsılmaz bir imanımızdır.Asla dönüşü yoktur Mevlam hidayet eylesin bayrağımıza ihanet edenlere mümkün değilse birbirine düşürsün kazdıkları kuyulara düşürüversin selam ve saygılarımla
Bağımsızlığın, açılım ya da saçılımla gerçekleşmeyeceğini dize dize haykıran duyarlı yüreğinizi ve bu muhteşem esere vücut veren kaleminizi tebrik ediyorum Afet Hanım. Yaşasın Vatan Yaşasın Türk Milleti!
Körü körüne kadın savunucusu değilim. Elbette kadınlar içinde ahlak dışı işlerle hayatını sürdürenler, doğurduğu çocuğu öldürenler, ne sebeple olursa olsun çocuklarını terk edip gidenler, eşini aşığıyla bir olup yok edenler var. Ezilen kadınların savunucusu oldum. Diğerlerine ne yaptıklarını ne kadınlığı yakıştırabilirim. Erkek olmadığım için daha ağır ifadeler kullanamadım.
Yıllarca karı- koca ifadesi kullanılmıyor muydu? O zaman hakaret mi etmişlerdi kadınlara. Naif bir söylem olmasa da halen kullanılmakta çok yerde, Ahmet’in karısı, Mehmet’in karısı denmiyor mu bir kadın anlatılırken.
Analık kutsaldır elbette, o duyguya söz söylemem mümkün değil, analığını yapabiliyorsa. “Ana kuzusu dedik sizlere de ağladık” dedim o yüzden. Ölenler bizim desek öldürenler de bizimdi, onlar için de çok ağladım, şehit ablası olduğum halde. Onları gaza getirenler, öne sürenler suçludur benim gözümde.
Çocuk mudur bilmem, öyle olduğu söyleniyor. Nasıl fırsat bulup da içeriye girebilmiş? Nasıl oraya tırmanıp sökebilmiş bayrağı? Nasıl izin vermişler? Uzun bir yürüyüş sonrasında askeriyenin bahçe duvarına yaslanıp dinlenmeme izin vermedi nöbetçi askerler başörtülü olduğum için. O ki eşkıya kıyafetiyle, yüzü poşusuyla sarılı halde tırmanmış, nasıl durduramamışlar? Kızgınlığım da en çok onaydı.
O kelimeyi hakaret olsun diye kullanmadım, hakaret edecek olsam bulurdum başka şeyler. Yazmayacağım daha demiştim ama içimde birkaç gündür yükselen ateşi durduramadım.
İstiklal harbinde bozguna uğrattığımız Yunan ordusunun yere düşen sancağını, ATA'mızın talimatı ile mağlup da olsa o ordu ve milletin şerefini, haysiyetini temsil ediyor diyerek yerden alarak layık olduğu seviyeye kaldırdık. Çünkü biz başkaları tarafından imrenilecek kadar şeref haysiyet sahibi bir milletiz ki, böyle yüce bir davranışı gösterdik. Bayrağımıza saldıranların, onları bu hale özendirenlerin cibilliyetini bu milet görüyor, izliyor. Sonunda, yeri ve zamanı geldiğinde diyecek bir lafı da olacaktır elbette. Duyarlı yüreğinize sağlık olsun Saygılalrımla
Bir kadına " karı " demek.... Ve bir kadının bunu demesi çok ilginç. Bir kadın, kadına "karı " derse erkekler küfreder. Ve siz karşınızdakilere küfrederseniz başkaları da size küfreder.
Hani kadınlar özeldi? Hani analar çok saygıdeğerdi?
Sadece sizin gibi düşünenler mi özel? Ne adâlet ama!
Bayrağa el, dil uzatanlar konusunda ise elbette size katılıyorum. Hatta çok daha ağır ifadeler bile kullanabilirim.
Ne var ki kadın ve anne konusundaki sözleriniz hiç hoş değil ve yakışmadı!
Malınız mülkünüz çok olabilir ama bayrağınız yoksa korunmasız ve çıplaksınızdır sözünü anımsadım..Yüreğinize sağlık Afet Hocam sevgi ile...Tebrikler...
Size katılıyorum, türlü türlü darbe, kriz, kaos denemesinin başka bir versiyonu bu. Başka bir şey değil. Çocuk (!) vurulsaydı devlet öldürüyor diyeceklerdi. PKK kan dökülmedikçe mevzi kaybediyor. İlk cenaze kendilerinden olsun da açılımı, barış sürecini bu bahane ile bozulsun istiyorlar.
herkes istediği gibi özgürce yaşıyor bu ülkede .... Daha ne açılımından bahsediyorsunuz... Bu gün bütün illerde Kürtler istediği gibi yaşamıyormu.... Açılım yaptıkça taviz verdikçe kudurdular... Bayrağın inmesi demek artık her şeyin anlaşılması demektir... Bu saatten sonra bu alçaklara saygımız yok.... Boşnaklar, Lazlar, Çerkesler de yaşıyor bu ülkede.... Ama asla ihanet etmediler vatanlarına.....
İçe ve dışa ait bütün vasıflarıyla Şiiriniz halis Türk şiiridir.
Türk ruhuna Türk dilinin temsiliyle süs ve gösterişten uzak canlı olan uslup sadeliğini ve tabilîğini kaybetmeden duygumuza hitap etmektedir.
Geniş düşünceli zeki görüşlü kaleminizi tebrik eder,
Saygılar sunarım…
Kabul Buyurun Lütfen;
=
BAYRAĞIM
=
Kanımsın, canımsın kalbimde sevgin,
Seninle yoğrulmuş, özüm bayrağım...
Bilmem nasıl desem, aşkımı sana;
Anlatmaya yetmez, sözüm bayrağım…
=
Dalgalan göklerde, selam durayım,
Gözyaşımı al rengine süreyim,
Bir can yetmez sana, bin can vereyim,
İçimde ateşim, közüm bayrağım…
=
Yediden yetmişe, el âlem duysun,
Şad olan yüreğim, emrine uysun,
Gönlüm helak olsun, sevgine doysun,
Yalnız sana geçer, nazım bayrağım…
=
Üzmesin hiç seni, kem göz, kötü dil,
Ey benim kartalım, şunu iyi bil,
İstersen uğrunda, yalnız ben değil,
Can verir oğulum, kızım bayrağım…
=
Binlerce şehidim, yatarken yerde,
İstiklal Marşı'mı söyler seherde,
Gururla doluyum, sen ki göklerde,
Güldükçe diniyor, sızım bayrağım…
=
Kader bir gün şehit ederse beni,
Üstümden hiç eksik etme gölgeni,
İstediğin yere dikmezsem seni,
Kör olsun her iki gözüm bayrağım…
=
Savaşta barışta, sen varsın önde,
Hilâlini süsler yıldızın önde,
Ölsem de hiç dinmez, bu sevda bende,
Namusum, şerefim, yazım bayrağım…
=
Kucaklarsın dalga dalga bizleri,
Güldürür zaferin asık yüzleri,
Gökleri süslersin ezelden beri,
Destanını söyler, sazım bayrağım…
=
Önderim Atatürk, Türk olmak şanım,
Cumhuriyet benim, kutsal nişanım,
Bu vatan uğruna, vermezsem canım,
Zehrolsun aşıma, tuzum bayrağım…
Kalmasın dünyada, tozum bayrağım…
=
MEHMET KAHVECİOĞLU