EYLEM SEVDASIbir yudum aşk ile koca bir zulüm öldürülebilir ... içimdeki kentin duvarlarına harfleri yasak alfabeyle yazıyorum hayatı düşlerim satılık hayallerden firar üstüm başım çocukluğumla yalnız dengesiz cümlelerimi gözlerindeki afişe kazıyorum saçlarını isyana teşvik et bir buğulu pencere vakti yırtılan isyan bakışlı aşkın suyunda yürü kuşlar sevgili kuşlar göç yollarına mavilerden barikat kurduğu zaman her sokak başında silik yazılarla yazılmış aranıyor ilanları olacaktır her balığın öldürüldüğü deniz savaşlarında dalgakıranları asker sular dövecektir rehin tutulan özgürlüğün çocukları limanlara yanaşan hürriyet gemilerine bindiğinde dağların sırtından akarak gelecek kar sularına karışmış kadınlar arınmak diyorum sevgili arınmak feodal sancıların utangaç dayatmasından özümün kanatlarına bindirilmiş demir kapıların taş duvarların ve tutsak düşlerin pimini çekmeliyim sevgili onca korkunun barınmasında uykular resimlenirken ülkemin coğrafyasında nasıl eziyet eder insan şerefine susma sevgili susma susturma beni susma susturma bizi aynı göğün yalnızlığını içen yeryüzü ve bunca kanamaları sırtında taşıyan toprak nasıl satılır tezgah altı yasaklı ellere susma sevgili susma susturma beni susma susturma bizi ... aşkı bir heybenin karnında taşıyan vakitsiz ölümlerle kanıyor aklım bir genç kızın rüyasına sarkıntılık edilirken ve onca tacizli yaşamlar düşerken üçüncü sayfalara köşe yazılarında tecavüzcü erkekler aklanabiliyor sevgili bağrıma fişlenmiş düşüncelerin kozalaklarını topladığım meczup vakitlerimde avucunun yoksulluğuna varoşları doldurup gel sevgili aynı türkülerin anonim yalnızlığı çöktüğünde Mezopotamya topraklarının kimliksiz çığlığına avucunu aç ve savur kentleri küllerle sislenmiş ülkemin tarihine susma sevgili susma susturma beni susma susturma bizi kuşların yazgısı vurulmak değildir mavinin asilliği acı olamaz düşler vurulmaz korku imparatorluk kuramaz arınmış ruh bedeninde temiz durur sevgili kirlenmiş onur insanın yüreğine yakışmaz zaman geç diye kimse aklayamaz çürümüşlüğünü bir sesin çığlığına dokunan her tını bir kıvılcım olup düşer ağrılı vatanlara...! |