Seksenler (Eski Mahalle)
Hiç unutulurmu, o bindokuzyüz Seksenler,
Yıllar geçti, hala aklımda o güzel günler. Ahh o eski yıllar, zaman zaman aranıyor, Son günlerde mazi, gözümde çok canlanıyor. O zamanları görüp yetişemeyenlere, Bilenler anlatsın, o yılları bilmeyenlere. Mahalle: görülmez bir sınırla çevriliydi; İçinde, ne deli, ne de velisi eksikti. Sokağında, sağlı sollu yemyeşil bahçeler, Kimi ahşap, kimi kerpiç, kimi beton evler... Iki katlı ahşap evlerle apartmanların, İç içe balkonu, birde sokak başında fırın. Balkondan balkona, kadınlar laf yetiştirir, Komşu oğlu pencerede, Maykıl Ceksın dinletir. Bir küçük camii, bahçesinde çınar ağacı, Altında tarih olmuş, bu yaşlı amca hacı. Bakkal önünde, taburede oturmuş esnaf, Dalmış koyu sohbete, konuşur lafügüzaf. Yetmişlerde dogmak, seksende yaşamak zordu; Yol, şantiye, inşaat yapımı bitmedi durdu... Evlerin suyu kesik, elektrikse gider gelir; Işığı mumdan, suyu bidonla camiden gelir. Şu filmdeki artist, bizim mahalleden çıkmadır... Mahalle Pazarı’nda, çok soğuk su satmıştır. - Lan mustafa gel şunlarla misket oynayalım.. Ütelim misketlerini, atalım bir çalım... - Pazara su satmaya gidicem... Ben yokum... - Bekle öyleyse, beraber gidelim olum, Dönüşte hacı amcanın bahçeye dalarız... Akşama mahallede çocuklarla oynarız... - buuuuuz gibi soğuk sudan içeeeeeen!.. Be hey gidi günler... Akşam olunca toplanırdık ikişer üçer. Mahallede bütün gün arkadaşlarım ve ben, Gizemli sokakları edinmiştik mesken. Bazı geceler kankamla oturup beraber; Efkâr dağıtır, dertleşirdik keyfekeder... Masamız zengindi donatırdık sere serpe; Bir gazoz, biraz leblebi, bir paket maltepe... Gencebay’dan nameler, bütün gece dinlerdim, Leyla, Leyla diye sabaha kadar inlerdim... Nerde o arkadaşlar, o sevgililer nerde... Geceler bile, başka geçerdi o günlerde. Hani gençlikdeki, o tertemiz ruh ve saflık; Hani o heyecan, o neşe, ve bahtiyarlık... Biz miskete dalmışız, Kızlar oynuyor seksek, Keşke hep çocuk kalsak, hiç ve hiç büyümesek. Yıllar geçsede, çok zaman ziyaret ederim! Çocukluğumun geçtiği o yere giderim! Daha mahalleye adım atmaya başlamadan, Aklıma gelir bir bir mazide unutulan... Bir çok şeyi gözlerimin önüne getiren, Hatta o gözleri ağlamaya itekleyen, Ilk çocukluk anıları, canlanır gözümde, Eski sokağın mayası yoğrulmuş göğsümde... O kaldırımdan bu kaldırıma koşarken, ben... Saklanbaç oynarken, biryerlerde gizlenen, ben... Sevdiğim balkonda, belki beni görür diye, Sokağında volta atıp dolaşan, gene ben... Barış Manço’nun, o ’’Halil İbrahim sofrası’’, Güzel anlatır o yılları, sözün kısası... Ne vefa var, ne sadakat, böylemiydi eskiden... Çok özlüyorum çok, o seksenli yılları ben. |