düşsüzbüyümeli... üzerine yer sofrası giyinmiş çocukları toprak damlara serilen ıslak ağıtlar kapısı devrik taş duvarların yasında saklarlar yakılmış lisanların külleri kimliksiz büyümelerinde gözlerinden akan dağların başladığı yerde savrulur ısırılmış düşlerini ayıplar tanrı kitaplardan toplanmış duaların el açılıp göz kapanan kentlerinde yalvarışa kopar ansızın utanır çocuk mezarlığı ülke irin sellerden akan tarifsiz sabır Cudi’nin göz yataklarında çatlar her rengin o topraklarda biraz üşümesi birazda ölü bakması ondandır ... tandır ekmeğinin buğusunda çıplak ayaklı masallar uçururken büyüseler gördükleri sınır içi hayata gülümserlerdi ağlamaların diz kapağında kaldığı bir anlık acı gerisinin koşarak rüzgarı içmek olduğunu anlarlardı ay ışığından akan yansıma her birinin saçlarında okşardı geceyi tandır ekmeği buğusunu kaybetmeseydi eğer ! kefenlenmiş mağdur oyuncaklar verildi ellerine suç büyüdü onlar çocuk kaldı tecrit içinde bir yaradılışın göz hapsinde yaşıyorlar...! çocukların gözlerine kurulmalı dünya... |