YETİM
Bu bir hikâye mi desem, yoksa masal mı?
Bilemiyorum… Evvel zaman ile başlar tüm masallar Oysa bu zamanın evveli hiç olmadı Kalbur ise samanın hep dışında kaldı Böyle bir hikâye belki de hiç yaşanmadı Ne develer tellallık ne de pireler berberlik Hepsinden vazgeçtim Benim beşiğimi bile annem sallamadı. Ben kimim? Ben neyim? Kimin kucağında açıldı gözlerim? Kimin memesini emdim? Bilemedim… Babamı da annemi de hiç öpemedim Onlardan horoz şekeri bile isteyemedim İki insan beni dünyaya getirdiler İyi, güzel de onlar nereye gittiler? Göremedim… Doğarken kulağıma fısıldamış biri babamın öldüğünü Ve o fısıldarken, Annemin gözlerini örtmüş diğeri Sarmış sonra bilmediğim bir kucak Ve gezdirmiş beni köşe bucak Nihayetinde atmışlar köhne bir mekâna Anne kucağı mı, baba şefkati mi Yoksa bu mekân mı daha sıcak? Çözemedim… Hep kendim bağladım ayakkabımın bağlarını Anne babalar severken çocuklarını, hep kıskandım Ve hep çekildim bir köşeye… Ağladım Halen saklarım yastığımın altında, O günlerden geriye kalan Olmayan oyuncaklarımı, yaşanmayan anılarımı Şimdi de karar verdim yazmaya hayatımın dramını Ama düşünüyorum da Benimkisi hayat mı, hikâye mi, masal mı? Karar veremedim… Benim de sadece yaşamaktı niyetim, Şimdiyse samanın dışında kalmış kalbur gibiyim Ve işte geriye kalan… Yalnızlık, hayat ve kendim Ben yetim, yalnızlığım yetim, hayatım yetim… |