heybeinandırıcılığını yitirmemiş gözlerle baktığım her yaşanmış hayal kırıklığının bir yerinde mutlaka duruyor saklanmış umut fırtınası ... düşünüyorum düşündüklerimin hayatı bana kutsadığı her anın sırrında çözemediğim acıların anlatılamadığını kavramak içimdeki insani dürtüyü paramparça kılıyor ve dişlerinin arasına girip vicdanın kendimi geometrik şekillere bölene kadar bekliyorum yitirdiğim benmiyim yoksa benden ötede kimliği meçhul bir ruhun arınması mı kelimeler körüklediğim ömrümün dilsiz zamanlarında ayrışma yapamadığım onca pişmanlık katıldı bilincimin kitabına ve bir önsöz olup anlatamadım çocukların neden öldürüldüğünü önce göbeklerinin kesildiğini duygulara resimleyen biz sonra ruhlarını almayı nasıl anlatabiliriz meczup kanamalarla kör aşklar bölüştüğüm gece sağırlığında sevdiğime bile açıklayamadığım inançsızlığımla nasıl durabilirim çocukların gözlerindeki uykuda anlatamıyorum ulan anlatamıyorum içimden geçen şuursuz kaçaklığı sabah kalktığında üzerine geçirdiği kazağının öğlen kanla tenine yapışmasını nasıl izah edersiniz bir çocuğa hiç mi ezilmez onurunuz hiç mi düşmez başınız yerin karnına telafisi olmayan dengesiz bölünmelerle aklın firarı yağmurlarda ıslanan çocuğa ruhum rahat ederek hayatı katlettiğimizi ihbar edemem ama kendimde gördüğüm tüm sanık insanlığı o çocuğun yüreğindeki kırgınlıkta asabilirim hemde hiç gözümü kırpmadan...! ... hadi toparlan sevgilim toparlan yüreğimin ıhlamur çiçeği uydurulmuş aşkların ve ihanete maruz sevdaların mevsiminde çağın gözleri her baktığı yer atom her baktığı yer kökünden dinamitlenmiş kadın suretleri toparlan ruhumun yaralı kadını toparlan üzerine ölümler savrulan hayatı kurtarmalıyız sol yanımızın devrim çocukları acıkır ezgilerin tohumuna senin saçlarında büyüyen direnç onların gözlerindeki umutlara su,ekmek, vatandır sevgili ki kadınların özleminde nasıl duruyorsa masumane hayaller ve avuçlarında saklanıyorsa özgürlüğün tarifi işte öylesine gülüşünde açıyor kardelen dirilmesi toparlan özümün ülkesi haydi toparlan...! ... kaybettiklerimin bıraktıklarında adam olmayı öğrendim babamın şerefi meslek ediniş öyküsünü annemin Kürt şivesinden dinleyerek kavradım ki babamın Laz şivesini hiç hatırlayamadığım düşlerimde sevgilimin sesinde uyandım özlediğim bütün kelimelerimi kağıdın boşluğunda çiziyorum şiirin gövdesine hepsi bu hepsi uydurmaktan arta kalan gerçek masumiyetler aklımın tavan arasında tozlara bulanmış hayaller olduğunu bilmek bile umut fırtınasına kapılmama yetiyor tenine papatyaların ruhu asılı sevgili en çokta sen anla beni her teorim pratikle örtüşmüyor hayatın o muhteşemliği bazen benim kayboluşlarım oluyor kaybetme beni kaybetme ey ruhları benim gibi yaralı bir o kadarda suçlu insan üzerine giydirilmiş korkuları yırtıp at güvercin zamanında kanatlarında cesaretin onuru en uç noktalardan göç aşkın ve barışın saadetli kutsallığına ey duyumsadığım tüm canlılar kainatın bilinmez gözleri sarmalıyor bizi uğruna yaşadığımız sebepler aşkına hayatı karantina altına alma...! .... her kapının açılışı gitmek olmadığı gibi her gitmekte bitiş değildir düşlemek yasak hayal etmek toprak altı edilemez yaşam hür durmayı aşkı tüm zorluklara rağmen sahiplenmeyi emreder ey korkularından başka birşeyi olmayan gözlerindeki karanlığı kaldır ve bak renklerin sağanak dağılışına içimden geldiği gibi anlamıyorum kimseyi içimden geldiği gibi sorguluyorum o kadar ... sen inancıma kavga kadın ruhuma yoldaş gözlerime siper sevda aklımın erdiği kadar seviyorum seni yüreğimin duvarlarına kazıdığım kadar umutlarımın aldığı ve korkmadığım kadar seviyorum seni hayat en doğru planlarla akışını mutlu kılar gerisi bazı zamanların yanlışlıklar mevsimi olduğumuz kadar büyüyelim olmadığımız kadar çocuk kalarak...! ... hayatı resimlere döken ressamların fırçalarına dökülsün şiirler...! |
ben seni seviyordum; seni seviyorum demek,
yarı yarıya yasaktı...