KapılarÖnce hastane kapılarından girdiğinde görüyorsun sonsuzluğun imkansızlığını o koku o ağır yalnızlık hissiyle dolu gecelerde boş bir koridorda yankılanan sesin sedyede tok ve beyaz bir ayrılık sadece ne kadar ölümsüz varsa o gece öldüğünü anlıyorsun şehirlerin kalabalığına aldanmamak lazım asıl güruh yerin altında şimdi sussanız duyuvereceğiniz bir sesle gelip geçenlere sesleniyorlar o karınca bu mermer şu saksağan serviler hele hele kuru kemiklerin hali şadırvanlarda su gözü açık bir uyku yaşamak ne patavatsız bir inat yahu ölüm şehremininden habersiz sayfiyelerde gezmek gibi lila akşam üstlerinde gülen yüzlere bak Tanrısı olmayanın hali ne acı olanın olmayandan farkı devede kulak nasıl bir inat hazırlar cehennemi bu kalpteki nasıl bir günah bunca merhamet sonrası nasıl yıkar ortalığı kapıları kendi yüzüne kapatan insanlar her çağda bir öncekinin yangınını başlatır bir sonrakinin muhteşem delisi gelen giden görünür görünmez tüm haşmetiyle yaşadık diye övünüp duruyorlar oysa yalnızca esatirül evvelindir yaşamak |
köşe bucak kaçardım önceleri
sonrasında mecbur kaldımsa da
ve çoğu zaman alıştımsa da
hep kaçasım var (o) bazı kapılardan aynam...
oysa ki ne çok severim kapıları...
sevgimle...