düş kentigeldiğinde kentin iki gözü arasında bir düş çiçeği karşılayacak seni üzerine saten yıldızlardan imgeler imgelerin dilinde çocuk yüzleri göreceksin sol tarafına inşa edilen denizin mavisinden bir tutam alıp ayaklarının yorgunluğuna sür saçlarının tozlarını rüzgarın nefesinde tara ve havada uçuşan kelebeklerin ömrünü sev yavaşça geldiğinde çıkarıp üzerindeki yalnızlığı hemen ilk gördüğün sus ağacına as ağacın kökünde saklanan kelimeler yalnızlığını alıp en kalabalık romanların sayfalarına götürecek sen düşünme orada olduğu kadar mutlu hiç olmadığı kadar çok olacak ve çırılçıplak kalan ruhuna her köşe başında duran hayallerden birini giydir sonra usul adımlarla ilerle aşk caddesinin kırmızı kaldırımlarında yaklaştıkça umudun ahşap karnına heyecandan elinin içinde topla terli titremeyi gözlerini kapat ve aklına ilk gelen beni düşün bir ninni sesi duyacaksın ardından gök damla damla çocuklarını doğuracak birden martı çığlığına oturmuş kozalaklar kirpiklerinin uçurumuna dokunacak ve o an durup kapalı gözlerini kaçak bir heyecanla açacaksın belki bir hayalin var oluşu olacaksın belkide var olan bir düşün gerçeği sen bilmediğin bu kentin sesine kavuştuğunda anla ki sana biriktirdiğim tüm yazıların son cümlesi olacaksın ... |