Ay PerisiKar örtüsü çekilmiş bahtımın üzerine Yosma bir Ay salındı, şavkı gece raksında. Gözüm aşina değil eşi ve benzerine, Peri dedim tılsımın kibrini bıraksın da Şükretsin tutamadım, elime ıraksın da... Bu sevda sihir Leyli, girdaplı nehir Leyli; Niçin düşman kesilir gitsem her şehir Leyli? Keman teli mi sandın gergin yay kirişini? Sevda oku tılsımlı görünmez silah dedim. Asla şansa bırakmaz aşk perisi işini; Nişancısı sektirmez ah sevgili, ah dedim El atma sadağına olunmaz iflah dedim! Oku rüzgâr düzeyli, ucu Hakk’tan bileyli Suçum seni sevmekse toprağa serme Leyli! Parmakların gevşerken acı bir tebessümle, Sessiz çığlıkla sönen sinemdir iftiharım. Peri seni canımdan... diye başlayan cümle, İtirafım dilimde nasıl kaldıysa yarım Visale ermez aşkın sunağında ben varım. Gönül dağım güzeyli, poyraz eser kuzeyli Düşlerimi buz kesmiş kanat çırpar mı Leyli? Kadir birden titreyen yedi yıldızın tayfı Göz kırparken boynuna dizilmek midir niyaz? Önce lütfeyle dedim sonra alırsın hayfı Yakıcı bir buse ver, yeter dinsin bu ayaz; Sevabı senin olsun günahını bana yaz. Gülümsedin güneyli, baktım elin ret reyli, Bir buseye incinen mühürlü kader Leyli! Yıllar sonra duydum ki; gözden ırak bir gölde Mavi Ay’ın sihrinde suda peri belirmiş. Vebalimi yüklenip efsane olmuş çölde: Göğsünü öpen rüzgar benden beter delirmiş! Aşk, ayrılık ve tutku... çilesiyle gelirmiş. Göl nilüfer yüzeyli, rüzgârı samla peyli Sulara sükût düşmüş çekip gitmişsin Leyli! Ufkunda Ay Perisi beklerken sakin sakin Gecelere bıraktım gözlerimi pürdikkat, Kaç yanardağ küllendi ahlı sinemde lakin Kahır pençesi indi can evime yedi kat: Bu vuslat tehir Leyli, böyle acı hakikat! Dikenler gülden zeylim, aldırmaz gönül meylim Hangi yola düşsem ki... Seni yitirdim Leyli’m! |