yağmur yağıyor kendini heba ediyor savunmasız damlacıklar kirli sevmelerin yüzüne vura vura ve insanlığı temizlemek uğruna, akıp gidiyor camda yüzün beliriyor yağmur ardından yüzüm gibi ıslak bir senfoni diğer odadan yükselen alçak sevişmeleri anlatırcasına, hatırlatırcasına durmadan..
birden telefon çalıyor kendini duyurmak istercesine elim ayağıma dolaşıyor o an bir ses ‘’nasılsın’’ diyor kulağımdan içime nakış gibi ‘’iyi değilim’’ dememe kalmadan..
‘’gidiyorum bu şehirden, veda için aradım’’ diyor ki son kez sesini duyacağımı yüreğime saplarcasına.. veda için..
dudaklarım kelimelere küsüyor sanki çıkmıyor boğazımdan aklımdaki cümleler kilit oluyor dilim, soğuyor tenim baştan ayağa ‘’güle güle’’ diyebiliyorum ardından kendime iyi bakmamı diliyor sonlandırırken vedasını oysa iyi bakmak için ona muhtaç benliğim bilmiyor, dahasını..
parmaklarım donuyor oda buz kesiyor birden yine yağmur başlıyor ve küsüyor dakikalar saatlere saatler günlere günler senelere..
çiçekler soluyor değişmiyor hiç mevsimim telefonda çalmıyor üstelik kimse bana sen gibi kendime iyi bakmamı dilemiyor..
bu şehir uğurluyor seni başka şehirlere , yağmurlarla yüzün camda beliriyor yine, puslu ve ben öpüyorum ıslak şakağından yaşlarla..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ıslak veda şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ıslak veda şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
sıcak yüreğinden akan bu duygu yüklü dizeleri n beni benden koparıp başka topraga serpiştirıyor beğeni ile okudum harika buldum ilhamın bol olsun kutlarım dostça
durgun olmayan ırmaklarında yüzünü arıyorum/yüzüm gibi arsız sorgular bulaşıyor avuçlarına ki başka hiç bir dilde dillenmeyen ve başka hiçbir kimsenin bilmediği
belki de kulakların duymadı kapılar ardında kaldığımda çığlıklarımı çınlatacak kelime de bırakmadı ayak izlerin herşeyi herkes bilirdi, ki sen hep dışındaydın koca bir yürek çemberinin içine saklamak isteyenlerin..
bilmem kaç bin gün önce döşenmiş mayınlar patlıyor bir bir aklımın uçurumlarında toprak rengi bir yas tutuyor kırlangıçlar pusu kuruyor akrep yelkovana önce kendini öldürüyor zaman sonra beni..
vedalar bile kötümser kalıyor ardından zaman bıçağının keskin yüzünü dayıyor göz bebeklerime bebeklerimde büyüttüğüm sülietine bile el koyuyor kırlangıçlar kırılgan bu mevsim içim darmaduman..
"camda yüzün beliriyor yağmur ardından yüzüm gibi ıslak..."
Ve,duygularım,yağmur ardından camda beliriveren yüzüm gibi ıslak yüzüne dalmışken...telefonum çalıyor...içime nakış nakış işleyen o ses diyor ki bana:
"‘’gidiyorum bu şehirden, veda için aradım’’ diyor...Bu bir veda idi...bu duyduğum ve duyacağım en son veda sesiydi...Alabora oluyor tüm dünyam..tam da ben senin herşeyine çok muhtaçken...
O sesi son kez duyacağımı biliyordum artık...yüreğime saplanmıştı o ses artık...Ve...
"dudaklarım kelimelere küsüyor sanki çıkmıyor boğazımdan aklımdaki cümleler kilit oluyor dilim, soğuyor tenim baştan ayağa ‘’güle güle’’ diyebiliyorum ardından kendime iyi bakmamı diliyor sonlandırırken vedasını oysa iyi bakmak için ona muhtaç benliğim bilmiyor, dahasını..
parmaklarım donuyor oda buz kesiyor birden yine yağmur başlıyor ve küsüyor dakikalar saatlere saatler günlere günler senelere..
çiçekler soluyor değişmiyor hiç mevsimim telefonda çalmıyor üstelik kimse bana sen gibi kendime iyi bakmamı dilemiyor..
Artık,kimse sen gibi,bana "kendine iyi bak"demiyor artık ey sevgili......
"bu şehir uğurluyor seni başka şehirlere , yağmurlarla yüzün camda beliriyor yine, puslu ve ben öpüyorum ıslak şakağından yaşlarla.."
Başka şehirlere uğurladıktan sonra seni,gene başka şehirlerin yağmurlu camlarında yüzün beliriyor puslu camlarda..Ve,gene öpüyorum ıslak şakağından,gözümde yaşlarla...
zordur vedalar..hele bir telefonla yapılıyorsa...hele bir tren istasyonunda,otogarda,gemidekine mendil sallayarak veda etmek...ternlerin,telefonların,otobüslerin ve gemi sirenlerinin sesi,ambulans sesi gibi acıtır sizi...bir bedenin son yolculuğuna gidişi gibi...zordur vedalar...hani der ya koca şair "sallanmaz bu kalkışta,ne mendil,ne de bir kol"..."Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden. Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden..."
ve,çok seneler geçer...kimse dönmez geri..Arkada kalanların gözleri hep nemli..şakaklarından öper dururuz da,o özlemi asla dindiremezler...
tebriklerim,ıslak vedanın öncesi ve sonrasının içini dolduran betimlemelerinizin ustalığına ve tercüman olmanızaydı,ıslak vedalarla tanışan yüreklere...selamlarımla..
Yağmura cemre düşmüş....
Tebriklerimle
İsmail Yılmaz