Pencereme asılırken yalnızlık...içten içe kanadı sevdanın boran yiyen kanadı kırıldı kalem kesildi ceza hükmü infaza kaldı ve bu hangi cellada hangi hak hangi yasa diye yazıldı... bu nasıl karanlık ki geceyi aratan bu nasıl fırtına nasıl kasırga dudaklarımı sahra misali kavuran yol alıyorken hancı sofrasına yokluğunda uzayan saçlarımı şimdi sersem de yollarına sen hangi kutba yol alırsın ben hangi ekvatora şarkılarımız eşlik ediyor bak işte küflü kalabalık yerlerde “o güzel günler için bilmem yanıyor musun” diye sesimin tellerine asılıyor sarı nağmeler sesin yerine özlem meğer serserim diyen sıcak nefesinmiş ve uzaklığın soluduğum hayalinden de betermiş hayır bu böyle olmayacak bu sokaklar çözülmeli bu caddeler tükenmeli ve her kör dem olduğu gibi seninle yine o geceyi işte o gözlerimizle içmeli hasretle akarmış şiir haykırırmış başıma dalaşan rüzgar nehirler dinlenirmiş seni benle buluncaya kadar yok böylesi karanfil tırnaklarımla yüreğime kazıyorum şimdi adını hadi uzat kollarını kalsın senfoniler bitsin bu med cezirler azat et bu sefil yağmurları iliklerime ve hiç bekleme arabesk bir şarkı bırak sana açılan çürük tahtalı pencereme… AA |