Saatin İhtiyacı Olan Azim
giz odamda ince bir karanlıktı demin
eli dizinden aşağı sarkmış ve damarları belirgin hazırlanırken boşluğa basıncını yokluyor yerin sevgili ölüm baş ağrısı yarışında sınıfta kalan bir yalnızlığa dönüyorum alakasız ıslıkların dalgınlığı takılsam taş araları basit su öpüşmesidir çıksam çıkılmaz içinden dünyanın büyülü bir fısıltının uykusu olmalı rüya dilinde mesafeler koşarken yağmur değişip değiştirip karamsar küçük bir kabuğa sığınmanın çaresizliği biliyorum yine bulacaklar beni duy bakalım şemsiye ne diyor yürüyüp gidecek bir yeri olmalı planları üşürken sıcak bir zamanı hayal edecek vakti kapıları örtünce masalar dolu masalar karşılıklı kelimeler ve dudakların masumiyeti düşerse kalbine belki filizlenir yeniden başlar hayat bilki saatin ihtiyacı olan azim pilin yatağına sarılma kabiliyeti aldırış bile etmiyor geçen zamana durgun bir anı akıtırken odama. |