Suya Düşen Aksın
yüzünü hatırlamıyorum
arkanı dönüyorsun bir sarı gölge suya düşen aksın yüzünü hatırlamıyorum bana uzaksın dehşetli bir parıltı taşıyor omuzların uykusuna değip açılacak bir menekşenin bahar dudaklarına çarpan şarkılar gibi sıkışıyor kalbimin atışları suya düşen aksın bana uzaksın dönüyor peşine takılan duygularım eteklerini çekiştiriyor ateş çocuklar hangisine sevinsem kimi sevsem iki gökyüzü parçası kalbim koşuyor karıncalara benziyor kanatları kolay bir şey gibi yanına gelsem suya düşen aksın bana uzaksın yıkılıp kaç kere kalktım varlığına sevincin kıyısı sakin nehirlerin beyaz yalanlarına kapılıp koşsaydım uçurumlar alçalıp yükselen yıldızlara bunu anlatamazdım çırpınırken uyuya kalsam suya düşen aksın bana uzaksın neden bir belirti gibi sarılıp duruyorsun öyle hakikat bir ağustos sıcağından öte sıyırıp seni üstümden üzmek için kendimi mevsimlerin başka işi yokmuş gibi bir de aşkını saçlarına sarıp zamanımı çalıyorsun tel tel kesip atsam suya düşen aksın bana uzaksın. |
Sürüklenen bir ömür...
Kıymeti bilinse keşke