Kendini Hatırlatan CehennemŞiirin hikayesini görmek için tıklayın bu ruhu bolca öp Tanrım...
nina, al götür bu masum serinliği
ateşi yuttum çulsuz şehirlerin sisini köylerin kardan kapanmış yollarını masalın devini patlamaya hazırlanan bir yanardağın ürküten sessizliğiyim bakma gözlerime içimde yanan cümleler ziftleştirmiş hiç’liğimi çığlıklara yaklaşan kaldırımların puslu akşamıyım karın boşluğumda Tanrıyı ararken ağrılarımın ahı tuttu şiirlerim alacakaranlık yanlarını üstüme boca etti nina ben artık ölüm oldum katledilen hayallerim bunalım yaşarken bayat şarkılarla avunamam gözlerimdeki bu tuhaflığın tek şahidisin bakışım duaları unuttuğu için düşlerim darmadağın gölden atılan su’yum parçasıyım çöl sessizliğinin masumiyetimi sakla kır aynamı nina memleketin kursağına takılı kalmış kelimeyim yanlışları görüp ’devrim’ diyemeyen yenilginin gerçekliğiyim aşk denilen kırk üç dönümlük sonsuzluğun yağmalanmasıymış sevgilimin gamzesinde iç kanama geçiriyor çıplaklığım bu kadar büyük düşler kurmamalıydı adım nina ben artık ölüm oldum beni damıtan saçlarımla oynaşan tutsak şehirlerin yollarını okşayan güneşe inanmıyorum ekşiyen beynimde başlayan bir isyanın türküsüdür bu duymasın beni kimse bu zavallılığım ’sevgi’ çokluğumdanmış kendimi yere bıraktım yeryüzü yasaları yesin beni ben artık ölüm oldum nina son sonesini de okudu kabuğumdaki yara çıraklıktan ustalığa geçemeden bu can erdemi tükürdüm ucuz dünyaya umudun yalancısı olmak yıprattı renklerimi aşktan deliren fırtınanın dünyayı terketmesiyim son veriyorum dansıma gizimin gökyüzündeki görüntüsü çok acımasız saldırıyor ruhuma alnımdaki ince çizgiyi bırakıyorum cehennemin kapısına evrenin hatasıdır ufkumu lekelemek ben artık ölüm oldum nina önemsemiyorum... |
nasıl desem
yarı uyanık, yarı uykulu
sevgiler arkadaşım