Usul Usul Esen Rüzgar
Boynu bükük bir rüzgar esti yüreğimden
Dertlerle dolu olduğunu anladı, sessizliğinden ’’Misafir üstüne misafir olmaz’’ dedi. Sessiz sessiz adımlarla uzaklaştı yüreğimden Kuru bir yaprağa rastladı az ileride Usul usul yanına vardı ve sustu Dinlemek istedi kırgınlığını, yaralarından Konuşmak istemedi, Suskunluğu ile yetindi. Sararmıştı, hüzünlüydü, Kırık hayallerle doluydu, Yalnızlığa terk edilmişti. Yarinden ayrı düşmüştü Bir damla suya hasret kalmıştı. Vahanın içinde seraplar görmüştü Uçsuz bucaksız deryanın içindeydi; Lakin çöl ateşiyle kavrulmuştu. Ayrı kalmıştı diyarından Yalnızlıkla sırdaş olmuştu, suskunluğundan Gökyüzünü saran karanlık olmuştu, karamsarlığından Biçare gönül, susmuştu. Lal olmuştu fecrden Gölgelerin yok oluşuna kadar. Harabeye dönmüş bir ev gibiydi Rengi solmuş, karanlığa düşmüştü Dört bir yandan bedenini yaralar sarmıştı. Oluk oluk kan damlaları damlamıştı Gördü ve işitti. Suskundu kuru yaprak. Ve suskunluğun acısını anlamıştı rüzgar. Buradan da ayrıldı usul usul esen rüzgar Kanadı kırık bir güvercine rastladı az ötede İlişti usulca yanına, umudu gördü kanadında Sabah gelen ilk aydınlıklarla görülürdü gökyüzünde Durmak bilmeden kanat çırpardı, umuda giden yolda Mutluluk arardı, konduğu her pencere kenarında Derken bir diğer pencereden bir diğer pencereye Umut için, mutluluk için kanat çırpardı. Ve her konduğu pencereden kovulurdu. yalnızlığa... Terk edilirdi, gökyüzünün gözyaşlarına. Korkuyla, hüzünle ıslanırdı yüreği Ansızın dökülüverir gözyaşı Kanat çırpamaz artık, başlamıştı çığlığı Kovulduğu her pencerede kanat çırpardı garibim Kanadını kırmış oturuyordu Ve haykırıyordu. Haykırışı kanadının acısına değildir Umuduna, yarınına, mutluluğuna.... Sevdalısına ulaşamaması içindir. Ve umudun, mutluluğun acısını anlamıştı rüzgar. Buradan da ayrıldı usul usul esen rüzgar Susmuştu rüzgar, usul usul eserken Bir yol çizdi kendine, giderken Gitmek varmış, gitmek. Yalnız bırakıp gitmek varmış... İbrahim Halil ÖZLÜ |
saygılarımla
zaralıcan